Haneke Filmografisine Giriş: Der Siebente Kontinent




[Eet, Haneke filmografisini incelemeye ilk filmiyle başlıyorum: Ancak, bunu yaparken, artık klişeleşmiş "rahatsız seyir..", "buz gibi anlatıma sahip..", "burjuvayı eleştiriyor.." şeklindeki Haneke denince akla gelen ilk şeyleri yazmamaya gayret edicem: Zor olacak, ama benim umudum var.. Tv için çektiği filmler (çünkü ulaşmam mümkün diil..), uzun metraj olmasına rağmen dvdsi basılmayan tek Haneke filmi Das Schloss ve son filmi Das Weisse Band -şimdilik, bu incelemede yer alamıyor malesef..]

İletişim eksikliğinden mustarip ailenin küçük kızlarının, ebeveynlerinden ilgi/sevgi görmek için, gazetede okuduğu "kör olduktan sonra ailesi çocuklarının üzerine titriyor.." haberinin ardından kör taklidi yapması; '87 yılında "ışığı kapatmasan olmaz mı anne??" cevabını almaktan bıkıp, '89 yılında artık bu soruyu sormaması, ilgi/sevgi eksikliğini kapatmak için oyuncak ayısını geçiş nesnesi yapması, derste hiçbişii yokken, zonası varmış gibi kaşınıp durması.. İnsanın içine oturuyor..
Anne-babaysa, neredeyse konuşmuyorlar, soyunmadan sadece gerekli yerleri (cinsel organlar..) açarak ilişkiye giriyorlar, anne, araba yıkama sahnesinde ağlarken, babanın tek yaptığı eliyle yüzüne dokunmak oluyor..
.. Görev bilinci böyle bişii azizim, her şey ritüel: Klozete atılan para sahnesinde olduğu gibi, resimleri/plakları/fotoğrafları tek tek: Yırtıp, kesip, kırmaları..
Sonrasındaysa, her şey paramparça: Planlanmış bi şekilde her şeylerinden vazgeçip, sahip olduklarını parçalıyorlar: Ne kadar steriller: İş eldivenleri takıyorlar, tabloları önce duvardan kaldırıp, sonra kırıyorlar..

Tüm o "her şeyden kurtulmalıyız.." hissiyatı içinde, annenin, sıra akvaryuma geldiğinde "hayır.." gibi duygusal bi tepki vermesinin ardından balıkların, oracıkta, ölmesiyse gerçekten tahammül edilebilir bişii diil.. Haneke'nin üzerine yapışan o "rahatsız seyir.." hakkaten seyirciyi köşeye sıkıştırıyor: Ki, Haneke alametifarikalarını: Hiçbi duygusal yakınlık kurmamıza izin vermeyişi, karakterlerin yüzlerinden çook çevrelerindeki eşyaları göstermesi, uzun planları birbirine bağlamak yerine episodik olarak kesmeyle birleştirmesini, müzik kullanmayışını ilk kez deneyimleyen seyirciler için gerçek bi "şok.." olduğunu tahmin etmek de çok zor olmasa gerek.. Haneke, film boyu sadece "yedinci kıta.."nın meditatif sahil leitmotifleriyle seyircisine nefes aldırıyor..

Müthiş film: Karıncalı bi tv..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.