Das Experiment




Önce klişe olanlar:
i) Gerçi bu türden çok fazla erkeğin birarada olduğu (asker/savaş/yatılı okul/hapishane vs..) yerlerde sıkça karşılaştığımız şeyler:
Misal, öğreten adam/çaylak ilişkisi: Ki, bu türden filmlerde hep soğukkanlılığını koruyan "ağar.." abiyle, çaylağın ilişkisi bana fenalıklar getirtmekte-
ama hakkını veriym: Christian Berkel cidden ötesi karizmatik: Bi de, Udo Kier'e benzettim nedense, ahah, neysse,,
ii) Eşcinsellikle ilgili şakalar (ne gerek var abicim??)
iii) Aşırı bi dost olma hali: vV o dost öldüğünde yaşanan kayıp hissi-
size ne kadar etkileyici geliyor, bilmiyorum ama, sıkıldım ben bunlardan: Cidden..

Diğer şeyler:
i) İzlediğimiz bi belgesel diil: Yani sözkonusu deneyi -yeniden, bire bir canlandırma gibi bi derdi yok: Kurgu.. Zira filmdeki "abartı.."ya kaçan tarafları makul görmek için bunu akılda tutmak gerekiyor (mesaj kaygısının dibini bulmak..)
o abartılar neler:
ia) Deneyi sadece 3 kişilik bi ekibin yönetiyor oluşu..
ib) Profesörün 3. gün sonunda kurul toplantısı için şehir dışına çıkması..
ic) Deneyin sonlandırıldığını söyleyen ablayı gardiyanların ciddiye almaması..
id) Black boxtaki tornavida..
ie) 2 kişinin öldürülmüş, bikaç tanesinin yaralanmış olmasını ve bunlar olurken kimsenin polise vs..ye haber vermemesi filan..
Bunlar, gerilimi artırmak için uygulanan trükler: Diyelim deney, kontrolden çıktığı gün sonlandırılsa, film bitecek-
ki -yine, Funny Games/Irreversible misal (bu tür konuların bahsi açılınca sıkça adı geçtiği için verdim bu iki örneği..): Üç filmde de, "kurban.." durumunda olanlarla eziyet edenler arasına 3. bi faktör (deneyin sonlandırılması/tecavüz sahnesinde alt geçitteki adamın olayı görmesine rağmen geri gitmesi/aileye çeşitli işkenceler yapılırken kimsenin yardıma gelmemesi vs..) girmiyor.. Çünkü eğer girerse, bu film/ler, anlatmak/göstermek istediklerini anlatamaz/gösteremezler: O yüzden bu tür şeyleri filmin zaafı olarak görmüyorum ben..
ii) Dora mevzuu: Hakkaten zorlama-
bağımlı kişilik bozukluğundan mustarip olduğunu düşündürecek kadar..
iii) Finali: Cidden onca kaosun ardından, böylesi "romantik.." bi final, bi siktir git dedirtiyor..

Film, eet erk konusunda yeni bişiiler söylemiyor, çünkü insan doğası/nedensiz şiddet/erkin kullanılması üzerine bissürü anlatı var: Yine de Oliver Hirschbiegel'in müthiş yönetimi insanı geriyor..
En çok gerildiğim sahnelerse, teü, Jutta'nın "deney sonlandırılmıştır.." demesine rağmen, gardiyanların onu dinlemedikleri, soyup, aşağıladıkları ve sonunda da hücreye tıktıkları sahne ve -yine, kendisine yönelik tecavüz girişimi..
Sonuçta güzel film, sevdim ben: Tabii, bunda "özellikle.." rol oynayan faktörlerden ikisi de şu:
i) Moritz Bleibtreu ve dudakları-
o kadar güzeller..
ii) Moritz Bleibtreu ve ağzının sol yanıyla gülümsemesi-
böyle bi fetişim var benim yaa..

*: Tarek'in gazeteci olarak yapmaya çalıştığının daha bi hard versiyonunuysa çok daha önceden C'est Arrive Pres de Chez Vous mockumentarynin ironik sularında yapmıştı tabii, bunu da not etmek lazım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.