Inception


Christopher Nolan'ın '10 yapımı Inception, Hollywood'un uzun zamandır sıkıntısını çektiği "özgün senaryo.." konusunda ferah bir nefes aldırıyor bizlere.. Aslında teması (rüya alemi..) çok da yeni bir fikir değil, ancak rüya içinde rüya olayına bakışıyla oldukça etkili bir alan açıyor ve bunu görece "derin.." bir felsefeyle aksiyonu birleştirerek sunuyor.. Genel olarak başarılı ve özünde iyi bir film, ancak zaman zaman oldukça yorucu/fazla geliyor..

Nolan önce giriş sahnesine güzel bir biçimde yedirdiği bilgilerle Inception evrenini anlatıyor: Cobb, bir bilinçaltı hırsızı: Rüyalarına girdiği kişilerin gizli bilgilerini çalıyor, ancak sürecin/Inception evreninin çeşitli özellikleri var.. Madde madde yazarsam daha iyi olur..
i) Rüyadaki fiziksel görünümü rüyayı gören belirliyor (rüya mimarlarıysa bu işin profesyonelleri..)
ii) Fiziksel etkiler rüyayı da etkiliyor: Mesela rüyayı gören kişiye (gerçek dünyada..) tokat atıldığında/suya girdiğinde, kişi rüyasında da o tokatın etkisiyle savruluyor/rüyada yağmur yağmaya, sel oluşmaya başlıyor..
iii) Rüyadan uyanabilmenin tek koşuluysa rüyada öldürülmek ya da düşmek-
düşme şeysinin köklerini Jack London'ın Before Adam kitabına kadar uzatabiliriz..
Bunun dışında rüyadaki fiziksel acılar aynen gerçek dünyada deneyimleniyor-
"çünkü acı hissi zihinde deneyimlenir.."
iv) Rüyayı gören kişi kandırıldığını anlarsa rüya "çökebiliyor.."
v) Rüyayı gören kişi sakinliğini korumalı: Eğer sakin olamazsa bunun rüyada çeşitli etkileri oluyor (patlama, ya da "yansımaların.." rüya hırsızına saldırması gibi..)
vi) Birinci katman rüyada geçirilen 1 saat, gerçek zamanla 5 dkya eşit.. Katmanlar arttıkça süre de artıyor-
3. katmanda görülen bir rüya 10 yıl ya da 50 yıl"mış gibi.." sürebiliyor misal: Ki, oha..
vii) Rüya hırsızlarına karşı çeşitli savunmaları uygulanabiliyor.. Ancak bunun için (de..) eğitim alınmalı..
viii) En yüzeyselini sona sakladım: Rüya hırsızlarının, çalacakları bilgiye daha kolay ulaşmaları için, rüya mimarları hapishane ya da kasa gibi yapılar inşa ediyorlar: Sebebi de, fiziksel olarak o yapıyı koruma "içgüdü.."süyle en gizli bilgiler oraya saklanıyormuş-
hadi len..

Filmin hikayesine geldiğimizdeyse karşımıza çetrefilli bir yol çıkıyor: Finaldeki twist kafaları karıştırsa da, hikayenin sonunu iki şekilde değerlendirmek mümkün..
i) Hikayeyi lineer kabul edip, sondaki twisti görmezden gelmek..
Ki, filmin basın bülteni de bu şekilde değerlendirilmesi "gerektiğini.." belirtiyor: Cobb, bir bilinçaltı hırsızı: Etkili bir rüya mimarı olmasına rağmen, artık mimarlık yapmıyor-
zira, fırtınalı bir beraberliği olduğu eşi Mal'u bilinçaltından atamaması dolayısıyla Mal'un yansıması, inşa ettiği rüyaları sabote ediyor..
Bir iş veriliyor Cobb'a, Saito'dan bilgi çalması gerekiyor ve bunu son anda da olsa başarıyor.. Çocuklarından uzak yaşayan (çünkü yaptığı iş legal olmadığı için aranıyor..) Cobb, Buenos Aires'e gidecekken Saito'dan bir teklif daha alıyor: Cobb'un çıkardığı işten etkilenen Saito, enerji sektörünün dev firmalarından biri, birisinin varisinin bilinçaltına girip, bilgi çalmasını değil, bilgi eklemesini istiyor: Karşılığında da çocuklarının yanına dönebileceğini söylüyor.. İşi kabul eden Cobb, ekibini kuruyor: Ancak bu zorlu bir süreç olduğu için, 3 katmanlı bir rüya labirenti inşa ediliyor ve her defasında "daha derine.." (Odishon-göndermeli..) inerek bunu gerçekleştirirken, Mal'la arasındaki sorunu da halledip, çocuklarının yanına dönebiliyor..

Bu açıdan bakıldığında (twist hariç..) kurguda bir sorun yaşanmıyor: Zira, filmin sonuna tekabül eden başında Saito'yu kurtarmak için gittiğinde onu yaşlanmış olarak bulmasının sebebi Saito'nun Araf'ta kalmış olması..

Filmi şu haliyle değerlendirdiğimizde, işlenen iki konu olduğunu görüyoruz: İki kez tekrarlanan "fikir virüs gibidir.."in kendini kanıtlaması..
Cobb, eşiyle birlikte rüyalarının 3. katmanına inip, birbirlerinin bilinçaltlarında yeni bir dünya inşa ediyorlar: Ve orada 50 yıl boyunca birlikte yaşıyorlar: Ancak, geçen uzun zamanda (araya Hollywood'un bir türlü üzerinden atamadığı "Tanrıcılık oynamak.." metaforuyla Tanrı varlığını kabul etmesi klişesi de sığdırılıyor tabii..) "kaybolduklarında.." Cobb, çıkış yolunu Mal'un bilinçaltına bir bilgi eklemekte ("dünyan gerçek değil..") buluyor.. İkisi de tren raylarında intihar edip, "gerçekliğe.." uyandıklarında Mal, bu etkiden çıkamıyor: Kendi çocukları yerine, rüya alemindeki çocuklarının gerçek olduğuna inanıyor ve Cobb'u yeniden oraya dönmek için ikna etmeye uğraşıyor-
ki, yöntemleri korkutucu sahiden..
Ancak Cobb, onun peşinden gitmiyor: Mal bu "gerçekliği.." yıkmak için de intihar ediyor ancak, bu defa Cobb, gitmiyor.. Cobb, Mal'un anılarını yaşatmak için sık sık rüya görmek için kendini makineye bağlıyor-
yusuf'un yerindeki makineye bağımlı olan yaşlılar gibi..
Ancak bundan kurtulması da lazım bir yandan: Bunu yapmak içinse suçluluğu kabullenmeli ve ona gerçeği söylemeli.. Yapıyor da..

Fischer özelindeyse, babasının şirketini parçalaması için bilinçaltına bilgi ekleniyor: Bunuysa (belki zorlama bir alt-metin eklemlendirmesi ama..) Oedipus kompleksi çerçevesinde değerlendirebiliriz: Zira, Fischer, babasını aynen o dönemdeki bir çocuk gibi çarpıtarak algılıyor, Cobb ve ekibinin manipülasyonuyla gerçekleşse de, babasını olduğu gibi/ambivalans olarak değerlendirmeyi başarabiliyor: Ve bu sayede o bilgi eklemesi işe yarıyor-
ancak bunu derken bile hala rüyasının 1. katmanında olması da bi yandan film hatası gibi duruyor..

Gelelim ikinci seçeneğe, sondaki twistle birlikte Cobb'un bir başkasının rüyasında olduğunu veya Mal'la Araf'ta kaldığını düşünmek..
Buna kapı açansa, rüyaya girenlerin kullandıkları "totem.."ler: Mesela Cobb'unki bir topaçken, Arthur'unki bir zar, Ariadne'se kendine satranç taşlarından fili seçiyor..
Totemler (evrenden bahsederken belirttiğim gibi..) kişinin "kendi.." rüyasında mı, yoksa başkasının rüyasında mı olduklarını anlamalarını sağlıyor: Cobb, gerçekte olduğunu topacı çevirerek ve onun durmasıyla anlarken, finalde topaç durmuyor..

Gerçeğe uyandıklarında Cobb ve Saito'nun birbirlerine "garip.." bakışları anlaşmaya uyup uymamayla alakalı olsa da, diğer yandan Saito'nun kurnazlığının da ürünü olabilir: Zira, rüyanın birinci katmanında minibüs sulara gömüldüğünde sadece ikisi uyanamıyor ve Cobb, ikinci katmanda ölmesiyle Araf'a düşen (çünkü kullanılan yatıştırıcılar kişi rüyasında ölse bile uyanmasını engelliyor..) yaşlı Saito'yla karşılaşıyor.. Katmanlar arasındaki süre farkıyla hızlı bir şekilde yaşlanan Saito, Cobb'un teklifini kabul etse de, çalınan bilgisinin intikamını alıyor olabilir-
hatta biraz daha abartıp (ki, bence gayet olası..) şöyle de diyebilirim: Filmde aslında bilinçaltına bilgi yerleştirilen kişi Cobb: Zira, filmin başındaki sahneleri de gayet Cobb'un rüyasının 3. katmanı olduğunu ve eklenen bilgi sonrası Cobb'un bilincinde o fikrin "kanser.." gibi yayıldığını düşünmek de olası..

Ya da daha romantik bir okumayı tercih edip, Cobb'un Mal'dan vazgeçmediğini ve onu hala yaşatacağını söyleyebiliriz-
topacı önceden Mal'un kullanıyor oluşu ve onun kullandığı zamanlarda durmayışı düşünüldüğünde..

Tabii bir de Nolan özelinden, bir auteur'ün kişisel takıntılarını izleme durumu var: Ki, yaptığı iş de hikayesini anlattığı Cobb'unkiyle hemen hemen aynı..

Filmi teknik açıdan eleştirmek mümkün diil, ancak aksiyon sahnelerinden bazılarının hikayeye ne gibi bir katkısı olduğunu da sormak gerekiyor..

*: De kardeşim o nasıl "bir damla gözyaşı.."dır öyle ya??

10 yorum:

386-DX dedi ki...

Analizine hiç girmeyeyim şimdilik de...

1) İçgüdüsel bankaya kasaya saklamanın nesi saçma allahaşkına?
2) Kadın "rüyadaki çocuklar gerçek" demiyor. "Yeniden oraya dönelim" de demiyor. Bilakis "Burası da rüya, kendimizi burada öldürelim ki bir üste çıkalım" diyor.
3) Finalde topacın durup durmadığı belirsiz.

Ayrıca niye filmleri böyle anlatıp duruyorsun anlamadım. İzleyen biliyor zaten. E izlemeyen de gelip bu analizi okumaz.

Adsız dedi ki...

okuduğum en dandik film eleştirisi.

Adsız dedi ki...

Filmi anlatmanın dışında herhangi bir analize rastlayamadım... Haliyle neden bunu kaleme aldığını da anlamadım...

Adsız dedi ki...

yazi işime yaradı: izlemeyi düşünüyordum, artık düşünmüyorum...

Adsız dedi ki...

Bir yazi okuyup da izlememek, cok buyuk bir kayip olacaktir.. Zira film insani etkisine aliyor ve gunlerce uzerinde dusunmene sebep oluyor. Bu haliyle bile Inception etkisinin bir film ile basarilabileceginin bir kaniti.. Bence filmin herseyinden cok bu ozelligi harika..

EzgiDi dedi ki...

Olur da, filmi izleyip hiçbir şey anlamadım diyenler için başarılı bir anlatım olmuş; ancak Cobb'un aranma sebebi karısını öldürdüğünü düşünmeleri diye anladım ben (kadının otel odasını dağıtma sebebi de bundan)...

Adsız dedi ki...

bir çok konuyu tamamiyle yanlış anlamanızı anladık da neden ısrarla film sinopsisi tadında buraya yazıp insanları yanıltıyorsunuz?

Adsız dedi ki...

gerçekten iyi tespitlerin olduğu bir yazı, filmi izledikten sonra bir de sizin görüşleriniz çerçevesinde değerlendirmek oldukça faydalı oldu.

konsevatuar dedi ki...

filmi hiç anlamadığın belli oluyor. tekrar izle istersen. hatta filmden sonra çıkan 14 dakika 34 saniye süren bir video yayınlandı. aslında video değil de hareketli çizgi roman diyebiliriz. youtube'da Inception The Cobol Job diye aratırsan bulursun. filmin tamamı saitonun rüyasından oluşuyor. geçmiş olsun.

Adsız dedi ki...

kasa muhabbetini ben de saçma buldum. filmin en büyük handikapı bence. "rüyalara girip fikir çalmayı" ya da "eklemeyi" daha farklı ve yüzeysel olmayan bir yolla mümkün kılsalardı o zaman kusursuz bir film olurdu. biraz vasat bir açıklama, kasa neymiş kardeşim.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.