Tonari No Totoro


'88 yapımı Tonari No Totoro, en sevdiğim ikinci Miyazaki filmi.. Deli ötesi güzel bir şey çünkü.. Aslında, gayet ilk pseudo-üçlemeye de kolaylıkla dahil edilebilecek yapısına rağmen, çevreyle kurduğu ilişki, diğer filmlere oranla çok daha fazla olduğu için, bu dörtlemeye dahil etmek daha iyi gibi geldi..

Hikayesi kısaca şu şekilde: Mei ve Satsuki, anneleri hastanede tedavi gören iki kız: Arkeoloji alanında çalışan babalarıyla yeni bir eve taşınıyorlar.. Eve daha ilk geldiklerinde "garip.." şeyler oluyor: Susuwatarilerle karşılaşıyorlar, hatta bir tanesini Mei "öldürüyor.." Evlerine yerleştiklerinde eski-düzenlerine de dönüyorlar: Satsuki okula giderken, babası da çalışıyor.. Mei'yse, Alice gibi, beyaz tavşanı izleyerek ve bir ağaç kovuğundan düşerek Totoro'yla tanışıyor.. Satsuki de tanışıyor onunla.. Bir gün telgraf geliyor, annelerinin soğuk algınlığı dolayısıyla o hafta çıkamayacağını öğreniyorlar.. Kavga ediyorlar, Mei'yse elindeki mısırla annesini bulmaya gidiyor:
Catbusla birlikte Mei'yi arayan Satsuki, onu bulduğunda annesinin de mutlu olduğunu öğreniyor..

Öncelikle, film her ne kadar çok eğlenceli olsa da, fecii bir hüzünlü yan da barındırıyor ki, birkaç yerde artık gözyaşları kendiliğinden akabiliyor.. (Muhtelemen tüberküloz olan..) Annelerinin hastalığı ve onlardan ayrı olmasının kızlar üzerindeki etkileri farklı oluyor: Satsuki durumla başa çıkabiliyor, çünkü "büyük..": Yemek hazırlıyor, evi temizliyor, okuluna gidiyor.. Mei'yse, daha bencil, yaşının gereği: Yalnız kalmak istemiyor, ablası okuldayken onun okuluna gitmesi, ama en çok da babası çalışırken, "yemek vakti geldi mi??" demesi ya da ona çiçek toplaması gibi sahneler duygusal açıdan oldukça eziciler..

Tam da o sırada Totoro devreye giriyor: Ormanın ruhu olan Totoro, Mei için çok daha fazla anlam teşkil ediyor muhtemelen: Çünkü göbeğinde uyuyakaldığı andaki ifadesinden de rahatlıkla anlaşılabiliyor bu durum-
ki, aynısını ben de nasıl delicesine yaşamak istiyorum, anlatamam..
Filmin gerçekliğin yıpratıcı doğasıyla savaşmak için fanteziye kapı açması da oldukça iyi işliyor..

Bir de doğa konusu var ki, kelimeler kifayetsiz kalıyor: Defne ağacına sunulan teşekkürler, yardım istemek için edilen sözler, tohumların filizlenmeye başladığı sahne, Totoro'nun (ve diğer iki ruhla, kızların..) rüzgarın "kendisi.." olmaları anlatılacak gibi değil.. Gerçek olmasını en çok istediğim filmlerden..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

porco rosso'yu tavsiye ediyor ve kaçıyorum.tabi izlediniz mi bilmiyorum ama neyse.iyi günler.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.