Flåklypa Grand Prix


Norveçli yönetmen Ivo Caprino'nun çektiği son filmi '75 yapımı kült animasyon Flaklypa Grand Prix, ülkemizde (ve Amerika'da..) pek bilinmese de, İskandinav coğrafyası başta olmak üzere Avrupa ve Japonya'da küçük çaplı bir fenomene dönüşmüş durumda: 4.8 milyon nüfuslu Norveç'te filme 5.5 milyon bilet satılması ve her Noel'de tvlerde gösterilmesi durumu özetliyor sanırım..
Açıkçası benim de 1.5 sene öncesine kadar varlığından bihaber olduğum filmi, sevgili yaratığı sayesinde izlemiştim..

Hikayesi şu şekilde: Reodor, Flaklypa'da dağın tepesinde ördeği Solan ve kirpisi Ludvig'le birlikte yaşayan bir bisiklet tamircisi: Elektriğini rüzgar aracılığıyla üreten ve kuyudan su çekmek için bir düzenek kuran Reodor, bir mucit: Solan ve Ludvig'in her sabah gelen gazeteyi posta kutusundan alabilmesi için onlara ayarlı platform bile hazırlamış: Çalışırken de sürekli kahve içiyor.. Bir gün gazetede eski asistanı Rudolf'un Grand Prix'lere katılıp, birinci olduğunu öğreniyor: Tvdeki Rudolf röportajından da arabanın motorunu Rudolf'un onun fikrini çalarak ürettiğini de..

Bu durum karşısında şaşıran Reodor, yarışlara katılmaya karar veriyor: Ancak ortada bir sorun var: Projesini (önceden..) çizdiği Il Tempo Gigante'yi üretebilmesi için paraya ihtiyacı var.. Bu noktada da devreye Aladdin Oil'in sahibi Arap petrol milyarderi Ben Redic giriyor: Başlangıçta gıcık bir tip sandığımız Ben, Reodor'un finansörü oluyor: Tabii, Reodor da ona karşı çok nazik: Türk kahvesi ikram ediyor-
filmdeki bu Ortadoğu göndermeleri sadece bununla sınırlı değil: Ana haber bültenlerinde Ortadoğu'da durumun karışık olduğunu Mısır - İsrail Savaşı'na gönderme yaparak belirten film, prolog kısmında filmin negatiflerinin Türk hamamında yıkandığı gibi bir espri de var-
filmin kendine-göndermeli yapısına geleceğim yine..

Ancak, eski asistan Rudolf da boş durmuyor, Reodor'un ürettiği Il Tempo Gigante'yi sabote edip, önemli bir parçasını (adını bilmemek, merak etmemek..) kesiyor.. Bu haliyle yarışa başlayan Reodor, yarış boyunca iki kez fecii geride kalmasına rağmen, Ludvig'in hep haklı çıkan öngörüleri sayesinde birinci oluyor..

Öncelikle film, teknik açıdan kusursuz: Filmdeki şarkı bölümünde karakterlerin solo çaldığı bölümlerde duyduğumuz seslerle, bastıkları notalar aynı-
aynı dönemlerde, bırakın animasyonu, gerçek oyuncu kullanılan Türk filmlerindeki enstrümanlı bölümlerdeki özensizliği düşündükçe insan bir tuhaf oluyor..
Filmin başka bir meziyeti de, kurduğu mekanik düzenekler: Reodor'un evindekileri geçtim, Ben Redic'in Rolls Royce'uyla, Il Tempo Gigante'nin görünüşleri ve mekanik aksamlarına gösterilen özen fetişizm kapsamında rahatlıkla değerlendirilebilir: Ancak sadece bu da değil: Film, aynı özeni karakterleri için de gösteriyor: Üzerinde delicesine uğraşıldığı o kadar belli ki, öylece kalıyorsunuz-
ki, Il Tempo Gigante'nin gerçek versiyonu da üretilip, sergileniyormuş..

5 kişilik bir ekibin hazırladığı (oha..) filmin kendine yaptığı göndermelerden ilki, açılışı yapan ve ara ara görülen kameraman, Charley Patey, Il Tempo Gigante'nin tanıtım seremonisinde şiir okuyansa filmin senaryonusu yazanlardan biri, birisi olan Kjell Aukrust..

*: Filmdeki en komik anlardan biri, birisi de Reodor'un arabasındaki kan tüpleri: B Rh +'le -'nin yanı sıra bir baron ya da aristokrata çarptığında kullanmak için hazır bulundurduğu mavi kan..

Süper bir film..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.