Rise Of The Planet Of The Apes


'11 yapımı Rupert Wyatt filmi Rise Of The Planet Apes, Tim Burton'ın mahvettiği ünlü epik seri Planet Of The Apes'i kronolojik olarak anlatmaya başlayan yeni bir serinin ilk filmi: Kaç filme kadar ulaşacağı kesin olmayan serinin gişe başarısına bakılırsa eğer, en az bir devam filmini peşinden sürükleyeceği aşikar..

Conquest Of The Planet Apes'in yeniden çevrimi olan filmin hikayesi şöyle: Will, alzheimer babasıyla birlikte yaşayan bir araştırmacı: Kendi kendilerini yenileme olanağı bulunmayan sinir hücrelerini onarmak, hatta mümkünse geliştirmek için çalışıyor: Projesi deney aşamasında bir maymunda başarılı oluyor, ancak aynı zamanda sunumu da mahvolunca şirket projeyi iptal ediyor: Projede kullanılan maymunun bebeğini geçici olarak alan Will, maymunun üstün zekası yüzünden yanında kalmasına izin veriyor, adını da Caesar koyuyor: Aynı süreçte hem sevgili yapan, hem de şirketten çaldığı ilaçlarla babasını iyileştiren Will'in hayatı Caesar'ın bir saldırı eyleminde bulunmasından sonra tamamen değişiyor: Tutulduğu rehabilitasyon merkezinde eve döneceği günü bekleyen Caesar, bu gerçekleşmeyince etkili bir dönüşüm geçiriyor ve büyük bir devrimin ateşini yakıyor..

Her şeyden önce yönetmen Rupert Wyatt'ı tebrik etmek gerekiyor: Artık Hollywood için kısa sayılan böylesi bir sürede hikayeyi hiç de sıkmadan böylesine derleyip toparladığı için: Zira hakikaten film yağ gibi akıyor, bununla birlikte özellikle Caesar'ın dönüşümünü iyi bir şekilde özetliyor-
ancak ben bir intikam-sever olarak Caesar'ın Will'i (de) cezalandırması taraftarıydım..
Maymun faktörü devreye girince, şu sıralar onlarca filmde aynı numaraları görmekten sıkıldığımız aksiyon sahneleri de bir başka görünüyor: Özellikle Golden Gate sahnesinde maymunların taşıyıcı halatlara tırmandığı ve köprünün altından ilerledikleri sahneler fazlasıyla keyif veriyor..

Ancak filmin sorunu tüm bunlardan farklı bir noktadan filizleniyor: Tanrıcılık oynayamazsın.. Evet, filmin temel cümlesi bu: Babasının ölüm sahnesi bu açıdan son derece manidar: Babasının ölmesini istemeyen Will, ona bir doz ilaç daha vermeye niyetlenirken babası yeter diyor, ertesi sabah hikayede polisi şaşırtmaktan başka ne gibi bir işlevi olduğunu çözemediğim Will'in sevgilisi "bazı şeyleri değiştiremezsin" minvalli konuşuyor: Ancak hepsinden öte maymunların bu denli hızla evrilmesine, dahası onların konuşabilmesine imkan tanıyan ALZ-112 çalışması var: Ve bu mesaj Hollywood için hiç de yeni bir şey değil: Çılgın biliminsanının tanrıcılık oynamaya başlaması illa ki cezalandırılır, Frankenstein'dan beri bu kural bu şekilde işl/emeye devam ed/iyor.. Ve beni oldukça rahatsız ediyor: Vücutlarının neredeyse her bir santimetre karesine botox basılmış tanrı/ça/larından beslenen Hollywood'a özgü bir ironi..

Caesar'ın tarafını tutuyorsanız eğer film finali dışında oldukça keyifli ve görsel açıdan tatmin edici şekilde ilerliyor..

*: Bu yazıyı Nick Cave & The Bad Seeds'in Fable Of The Brown Ape'i eşliğinde yazdım..



1 yorum:

İnsan olun biraz... dedi ki...

Nasıl sevdik seni bilsen , cansın hemen izlemeye alıyoruz.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.