Sultan


Kartal Tibet'in '78 yapımı filmi Sultan gerçekten de çok güçlü bir film: Bu gücünün büyük bir bölümünü senaryosundan alırken, geri kalan kısmını da oyunculuktan (daha doğrusu oyuncu yönetiminden..) alıyor..

Hemen herkesin muhtemelen hayatında en az bir kez izlediği filmin hikayesini bilmeyen yoktur, da kısa bir özet geçeyim: Sultan 4 çocuğuyla birlikte yalnız yaşayan bir kadın, Hisar Üstü'nde, duvarlarında "köprüye hayır" yazan bir gecekondu mahallesinde oturuyor: Geçimini sağlamak için temizliğe gidiyor, aynı zamanda en büyük çocuğu da işten kaçsa da çalışıyor: Kızı ev işlerine yardım ederken, ortanca çocuğu okula gidiyor.. Bir de en küçükleri var.. Mahallenin "bıçkın" delikanlısı Kemal Sultan'la uzun süre kur yaptıktan sonra evlenme vaadiyle yaklaşıyor: Evlilik hazırları dahi yapmalarına rağmen Sultan kandırıldığını çok acı bir şekilde öğreniyor.. Bununla birlikte yapılacak Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yüzünden arsaların değerleneceğini anlayan zenginler muhtar aracılığıyla mahalledeki yerlerinden ediyorlar: Sultan ve birkaç komşusu da yerlerinden ediliyorlar..

Özet dedim ama tutamadım kendimi: Evet, karşımızda bir dönemin toplum kesiti var, öyle ki adeta belgesel gibi akıyor: Mahallecek gidilen filmler, mahallecek kutlanan doğumlar, çeşmeye su gelince mahallecek su doldurmalar, kadınların birlikte temizliğe gittikleri, erkeklerinse grev yüzünden kahvede takıldıkları, yeni yeni yaygınlaşan televizyonun "çokomel" ve kült dizilerden alınmış lakaplar üzerinden işlenen dejenere edici etkisi vs.. Film hakikaten gözlem açısından öylesine başarılı ki, tüm gücünü bu sahiciliğinden alıyor..

Beri yandansa bir erkeğin değişim hikayesi bu: Mahallenin en yakışıklı genci Kemal, düzenli tuttuğu "yengeler listesi"ne her zaman bir yenisini eklemek istiyor: Sultan'a da başlangıçta böyle yaklaşan Kemal, korktuğu şeyin başına gelmesiyle etkili bir değişim geçiriyor: Yalan söylemekten vazgeçmeyen adam, en dürüst haliyle Asiye'ye Sultan'ı sevdiğini söylüyor, Bahtiyar'ın Sultan'la evlenmesini engellemek için mücadele ediyor ve en sonunda babasına da karşısına alıyor: Bu, her ne kadar kolay gibi görünse de Kemal gibi babasına göbekten bağlı adamlar için oldukça zor bir dönüşüm: Ve Sultan Kemal ancak bu dönüşümü geçirdikten sonra onu kabul ediyor-
gelinlik ve yüzük sadece metafor..

Ancak işin bir de toplumsal boyutu var, ki Türkiye için tanıdık bir tablo: Gecekondular: Uzun zamandır Kentsel Dönüşüm adı altında İstanbul'daki gecekondu mahallelerinin temizlenmesini takip ediyoruz: Bu, aslına bakarsanız her zaman gecekonduları yıkarak gerçekleşmiyor: Cihangir gibi şu sıralar ultra-lüks semtlerde önceden yapılan ve bir süredir de Tarlabaşı'na odaklanan bu yaklaşım bu muhitleri daha cazip ve "güvenli" hale getirmeye çalışıyor: Öte taraftaysa büyük yıkımlarla gelen dramlar var: Sulukule gibi kendine has dokusu olan yerler dönüştürülürken, şehrin öte yakası için öngörülen değişim öylesine büyük ki reklam kampanyalarıyla bunun çok iyi ve mükemmel olacağı vurgusu yapılıyor-
zaha Hadid'in de projesini çizdiği, örneğin..
Kanal İstanbul öncesi-sırası ve sonrasında neler yaşanacağını ise tahmin bile etmek istemiyorum..
Ve Sultan, örneği Türkiye'de onlarca yaşanan bu zorunlu göç ve rantı yer yer göz yaşartacak kadar etkili anlatıyor.. Ama yeni bir ev umuduyla biten filmin son olmadığını biliyoruz..

Ancak tüm bunların (da) ötesinde bu Sultan'ın hikayesi.. Güçlü olmak zorunda kalan, aslına bakarsanız güçlü olmaktan başka bir çaresi olmayan karakterin öncelikleri öylesine farklı ki: Sıradan romantik-komedilerin uğruna her şeyi göze almaya hazır olmamızı öğütlediği aşka sıra gelene kadar Sultan'ın yapması gerekenler var: "Erkek dediğin ciddi olmalı" diyor bir yerde, "çocuklarıma baba, tutunacak bir dal aramıştım" diyor Kemal'e bir yerde, Bahtiyar'a soğan erkeği diyor: Çünkü aşktan öte, çocukları var: Bir de altından kalkamadığı yazılı olmayan toplumsal kurallar: Deli gibi aşık olmasına rağmen evlenmeden olmaz diyor: Kemal'in eve geç saatte elinde meyvelerle geldiği ve kahve ikram ettiği sahnedeki diken üstündeliği, Kemal'le sevişmemek için gösterdiği direnci filan: Bal gibi de biliyoruz bu kadının böyle davranmasının asıl sebebin ne olduğunu..

Aslına bakarsanız Türkan Şoray'dan hiç hoşlanmam, oyunculuğu bana hep çok abartılı gelmiştir, ancak bu filmde ışıl ışıl parlıyor: Bir seneye 3-4 film sığdıran Türkan Şoray'ın bu kadar başarılı bir oyunculuk çıkarmasını sağlayan Kartal Tibet'i tebrik etmemek olmaz: Ve tabii tüm kadro döktürüyor.. Bana kalırsa Türkan Şoray'ın kariyerinin zirvesi olan film, aynı zamanda Kartal Tibet ve Yavuz Turgul'un da en başarılı işlerinden..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.