Meleğin Düşüşü


Türk sineması seçkisinde en büyük ayrıcalığı tanıdığım yönetmene geldi sıra: Semih Kaplanoğlu.. Açıkçası Yumurta'yla başlayan, Süt'le zirvesini bulan ve Bal'la da devam eden bir hayranlığım sözkonusu kendisine karşı.. Filmlerindeki acelesizliği, kurduğu gizemli atmosferleri beni benden alıyor.. Nuri Bilge Ceylan (ve diğer "yavaş film çeken yönetmen"lerimiz) özelinde her zaman adı geçen Tarkovski'ye en çok yaklaşan işleri (öykünen demedim) Kaplanoğlu çıkarıyor..

'05 yapımı Meleğin Düşüşü'nde de Süt'le zirvesini bulan hikaye anlatıcılığı ve yönetmenliğinin gelişim aşamalarını görmek mümkün.. Film, Zeynep'in hikayesini anlatıyor: Bir otelde kat görevlisi olan Zeynep, ona aşık olan Mustafa'yla ilgilenmiyor.. Kıyafetlerine, hareketlerine baktığınızda Zeynep'in kadınlığını gizleme gereği duyduğunu (hatta adeta utandığını) anlayabiliyoruz.. Çünkü babasının tacizleri var.. Ve bu travma öylesine sarıp sarmalıyor ki benliğini, babasıyla konuşurken de, odasının kapısını açıp girmemeye karar verdiğinde, sarhoş halde yolda düştüğündeki bakışında anlıyoruz hep: Camilerde dua okuyor, Aya Yorgi'de ip bağlıyor, bir şeyin olmasını "istiyor.."

Sonra film, adeta böğründen kesilmiş gibi ikiye ayrılıyor: Devreye giren Selçuk ve sorunlu ilişkisi, Selçuk'un eşinin intihar mı, kaza mı olduğunu bilmediğimiz ölümü ertesinde verilen eşyalar Zeynep'i kadınlığıyla barıştırıyor.. Özenti/lik gibi görünen bu kimlik değişikliğinin işaret ettiği başka şeyler de var..
Ve film bir daha kesiliyor..

Ensestin doğası düşünüldüğünde "kurban" açısında genellikle iki davranış biçimi gelişir: Stockholm Sendromu benzeri bir kurbanla özdeşleşme (aşık gibi hissetmeye dek varan) ve görece uyumlu görünen profilin altında yatan önlenemez öfke.. İkisinin de çıkış yolları farklı oluyor ancak, Zeynep özelinde süreç (sembollerle birlikte) biraz daha farklı işliyor..
Evet, Zeynep babasıyla "uyumlu" geçinen bir kadın: İkisi de gerçeği adeta yok-saymış bir vaziyette yaşamlarına devam ediyorlar..

Ancak, Zeynep'in dilekleri, okuduğu dualar sayesinde biliyoruz ki, o babasının ölmesini diliyor.. Aya Yorgi yokuşunda ipinin 2 kere kopmasına rağmen, bundan vazgeçmeyişi bunu ne çok istediğini gösteriyor.. Ancak olmuyor.. "Düşüş" bundan sonra başlıyor işte: Ölen kadının kıyafetleri ilginç bir katalizör görevi görüyor..
Bu noktada Trier saçmalaması Antichrist'ı anmamak olmaz: İki filmin de isimlerinin işaret ettiği "Tanrıya karşı gelen" imgesi ve iki filmdeki kadın karakterlerin uyumlu görünüşlerinin altında yatan kötülüğün gün yüzüne çıkması ve bunun vajinayla ilişkisi benzerlikler kurmaya son derece müsait, yine de büyük farklılıkları olduğunu da belirtmeliyim..
Antichrist'taki Kadın, doğaya yönelerek, hatta neredeyse doğanın kendisine dönüşerek "kötü"leşirken, bunun gerekçesi olarak Orta Çağ cadı kültlerini ve Kadın'ın da (her kadının içinde olan) cadılığı kabullenişi anlatıyordu..
Oysa Meleğin Düşüşü'ndeki Zeynep bunu etki-tepki minvalinde gerçekleştiriyor..
İki kadının karşı geldikleri şeyin erkek olması ve film/ler düşünüldüğünde otoriteyi temsil edişi (Antichrist abartıp Tanrı okuması yapmamıza da kapı aralıyordu) en azından film isimlerinin işaret ettiği "baş kaldırma"nın içini doldurduğunu söylemek mümkün..
Vajina: Zeynep'in gizlemeye çalıştığı kadınlığını, ölen kadının kıyafetlerinin yarattığı etkiyle (bir neviinden osmosis) uyandırması.. Final de bunu destekliyor..
Ve eylem.. Ölen baba..

Ancak burada farklı bir şey oluyor.. Kurbanlıktan çıkmasını beklediğimiz Zeynep, bu defa Mustafa'dan aldığı yardımla (ki ne konuştuklarını bilmiyoruz) cesetten kurtuluyor.. Zeynep burada ensestten bahsederken kısaca üzerinden geçtiğim iki davranış kalıbından birinden diğerine geçiyor.. Boşalttığı öfkesi, onu Stockholm Sendromu'na savuruyor-
bilinçli bir tercih??
Ve bana kalırsa Zeynep, bu defa Mustafa'nın kurbanı olmayı seçiyor..

Film Selçuk'un bir anda ortaya çıktığı mevlüt sahnesine kadar kusursuz akarken, Selçuk'un uzatılmış (ve fazlasıyla sulandırılmış) hikayesi yüzünden aksamaya başlıyor.. Tülin Özen'se olağanüstü..


1 yorum:

Adsız dedi ki...

kötü bir kayıttan izlediğim için zeynep'in duasını bir türlü duyamamıştım şimdi oturdu :)
güzel kritk.
teşekkürler.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.