Strings


'04 yapımı Anders Ronnow Klarlund filmi Strings fazlasıyla epik: Küçük de olsa kendi mitini yaratıp, onun etrafında şekillenen yapısının en kayda değer özelliğiyse oyuncu olarak kuklaları kullanması..

Abagos diye bi yerleşim yeri varmış eskiden, Zerithlerin yaşadığı.. Sonrasında Hebalonlar gelip o halkı yaşadıkları yerden sürüp, kendi krallıklarını kuruyor ve iki halk birbirine düşman oluyor.. Filmin açılışını, Zerithlerle olan bir savaşta yenilip, sonrasında kadın ve çocuklara saldırıp onları öldüren Hebalon kralının intiharı yapıyor.. Ancak kralın kardeşi, bunu kralın oğlu Hal'a Zerithlerin yaptığını söyleyerek, onu manipüle edip, yönetimi ele geçirmek için babasının katilini öldürmesini söylüyor.. Yemi yutan Hal, Erito'yla birlikte şehri terk edip, Zita'yla karşılaşıyor.. Bu sırada Hal'ın kız kardeşi ve Erito'nun eşi kralın öldürülmediği bilgisine ulaşıp kaçma planları yaparken tutuklanıyorlar.. Erito'ya şantaj yapan kralın kardeşi, onu Hal'ı öldürmesi için ikna ediyor.. Hal, bundan kurtuluyor, ancak bu defa da Zerithlerin eline düşüyor.. Sonrasında Zita'yla yakınlaşıp, aşık oluyorlar ve son savaş sonrası Abagos'u yeniden kuruyorlar.. Mutlu son..

Strings'in kuklaları seçmesi, anlatmak istediklerine oldukça uygun düşüyor.. Kuklaların ifadesiz yüzleri ve o ifadesizliğin taşıyamayıp altında ezildiği büyük duygusal tepkiler, sürekli ekranda olan (bazen sayıları yüzleri bulan..) ipler seyirciye set çekiyor: "Yukarıdan.." kontrol edilen, kukla olduğunun "bilincinde olan.." kuklanın iradesini kullanma inisiyatifi oldukça ilginç sorgulamalara götürebilir bizi: Her hareketi "yukarıdan.." kontrol edilen kukla imgesi, ister istemez insanın da alegorisine dönüşüyor: Hikaye olarak da hemen her kültürde bir örneği bulunabilecek bir hikayeyi yoğurup kendi evreninde yeniden-canlandırması da bu yüzden diye düşünüyorum..

Filmin, bir diğer teması da özgürlük: Özgürlüğe dair vurgusunu karakterlerini böylesine kısıtlayarak işlemesi filmin en büyük artısı.. Bu ironik yöntem, film boyu iyi işlese de, filmde özgürlüğünü "kendi iradesiyle.." kazanabilen tek karakterin bir hayvan (kuş..) olması da oldukça düşündürücü.. Diğer karakterlerinse özgür olabilmesi için ölmesi gerekiyor: Ayrıca vurgulanan "cennet.." kavramıyla, film, heybesine ahiret inancını da katıyor: Herhangi bir din pratiğine yer vermeyen film, Hal'ın rüzgar gibi zıplayabilmesi için (bir sınırı aşabilmesi/gelişebilmesi için..) Zerithlerin ezoterik öğretisini öğrenmesi, içselleştirip, kabul etmesi gerekiyor: Bir kuklanın bittiği yerde, diğerinin başladığını, kısacası hepsinin "bağlantılı.." olduğunu.. Ancak bu dönüşüm sonrasında bile Hal (ve yeni-şehirdeki kimse..) özgür olamıyor: Sadece huzur içinde yaşamaya devam ediyorlar-bu final konformizmi yeniden inşa ediyor desem, çok da abartmış olmam sanırım..

Eğer film jeneriğinde gösterdiği tavrı, film boyunca sürdürebilseydi, eminim bu filmi çok daha severdim.. Ancak, "şu.." haliyle yapamıyorum: Teknik ustalığına saygı duymakla yetiniyorum..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

hal ve erito isimleri hamlet ve horatio isimlerini anıştırıyor zorlarsak biraz. hain amca da var.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.