Sennen Joyû


'01 yapımı Satoshi Kon animesi Sennen Joyu'yu tanımlamak için kelimeler kifayetsiz kalıyor hakkaten: Delicesine saf-sinema sevgisiyle yoğrulmuş, dahası sadece sinemanın yaşatabileceği bir deneyim..

Hikayesi şu: Chiyoko Fujiwara, '23'teki 7.9 büyüklüğündeki Kanto Depremi'nde doğmuş, babasını depremde kaybeden Chiyoko, annesiyle babasının işlettiği dükkanı işletirken, keşfediliyor.. Japon geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan annesi, onun oyuncu olmak yerine evlenmesini istiyor: Bir akşam Chiyoko, yoldayken bir adamla çarpışıyor, adamsa bir "asi.." Ona yardım eden Chiyoko, ondan bir anahtar alıyor.. Ve bu anahtarı ömrünün bir bölümünde yanından ayırmıyor, çünkü bir gün mutlaka görüşecekler.. Ancak, işler beklendiği gibi gitmiyor, Chiyoko oyunculukta ilerlerken, Japonya Mançurya'ya saldırıyor, sonrasında İkinci Dünya Savaşı'yla yerle bir oluyor, Chiyoko'ysa hep onu arıyor.. Bir gün anahtarını kaybediyor, evleniyor, anahtarını bulduğunda onu aramak için yollara düşüyor, yine bulamıyor: Yıllar geçiyor, bir gün -yine, bir deprem oluyor (muhtemelen '64'teki Niigata Depremi'ne atıf yapılıyor..) ve Chiyoko oyunculuk kariyerine son verip inzivaya çekiliyor: 30 yıl boyunca herkeslerden uzak bir şekilde yaşamına devam ediyor.. Ona hayran olan Genya'ysa onun hakkında bir belgesel hazırlamak için bir gün -yine, deprem olmuşken Chiyoko'nun evine gidiyor: Anahtarı kadına veriyor ve bunları öğreniyor-
chiyoko'ysa, Genya'nın onun için yaptıklarını..

Filmin aşkı anlatmak için tercih ettiği yöntem sinema: Bunu da Chiyoko'nun filmografisi üzerinden işlerken, hem sinema tarihine, hem Chiyoko'nun kişisel tarihçesine, hem de bir ülkenin tarihine bakıyor: Ve başta da söylediğim gibi, bunu sadece sinemanın yapabileceği bir şekilde anlatıyor: Aynı kadraj içinde hem geçmiş, hem de şimdi yer alıyor: Şimdi, geçmişi yorumlarken, geçmiş şimdiyi etkiliyor.. Ve aralarındaki geçişler (şimdi-geçmiş, filmografi-kişisel tarihçe..) zaman zaman öyle bulanıklaşıyor ve birbirini öyle güzel tamamlıyor ki, kocaman bir orgazma dönüşüyor film-
gözleriniz için :))

Sennen Joyu, ne isterseniz ona dönüşüyor: İster bir ülkenin tarihi, ister o ülkenin sinema tarihi, ister bir insanın aşk mücadelesi, ister eğlenceli bir mockumentary, ister Shakespeareyen bir trajedi, ister yaşlı bir insanın dünyadaki son günü-
bu noktada Sokurov güzellemesi Mat I Syn'i de anmamak olmaz..

Olağanüstü bir film, sinemanın gücü..

6 yorum:

Adsız dedi ki...

shakespeareyen trajedi neresinde bunun ya. akıl fikir

Adsız dedi ki...

filmin son cümlesi de yedi bitirdi beni.

yucitek dedi ki...

chiyoko'nun bin-yıl çayını içtiği bölümle başlayan lanetlendiği yan hikayeyle, diğer kadın oyuncunun chiyoko'ya kıskançlık dolayısıyla tuzaklar kurduğu ve bunu itiraf ettiği bölüm, gayet o tadı veriyor..

Adsız dedi ki...

uluorta yerde söylemeyin bunu döverler adamı. shakespeare trajedilerinde karakterler "evet motifim buydu" bayağılığına girmezler. trajediden anlamadığınız ortada. iyi günler.

yucitek dedi ki...

ahah, trajediden anlamıyormuşum peki.. bu tür 3. sınıf shakespeare tespitleriniz de beni ilgilendirmiyor..

Asuka Langley dedi ki...

Filmde genel olarak sevdiğim özellik bir mutlu son olmasa da filmin sonundaki mutlu his, tatmin edici de denilebilir. Karakterlerin ne olursa olsun inatla kendi duygularına, düşüncelerine göre yaşamlarını sürdürmüş olmaları ve asla pes etmemeleri. Filmin dinamiği muhteşem sevmenin keyfini anlatmış resmen sinemayı sevmenin, birini sevmenin veya bir düşünceyi sevmenin. Sanırım bir şeyler yazacağım bununla ilgili bloguma. Benim gibi mutlu son delisi bir insan bile sevdiğine göre bir gariplik var bu filmde!! :Pppp

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.