Sid And Nancy


Sid Vicious ve Nancy Spungen arasındaki ilişkiyi merkezine alan Sid and Nancy, aslında tam bi biyografi olarak değerlendirelemeyecek bi film, ne Velvet Goldmine kadar fantezik, ne de (yarın yazacağım..) 24 Hour Party People kadar gerçek.. İkisinin arasında -görece, dengeli bi tonda ilerliyor-
sadece bi-iki yerde abartıya (daha doğrusu çarpıtmaya..) kadar gidebilen anlar var..
neysse,, film, Sex Pistols konusuna çok da eğilmiyor, ki zaten adı da eğilmeyeceğini bi bakıma haber veriyor..

Grup elemanları ve şirket yöneticilerinin (dahası tüm İngiltere'nin, ahah..) Nancy'yle Sid daha çıkmaya başlamadan önce Nancy'ye karşı olan önyargıları, Nancy'nin Amerika turnesinden dışlanmasına kadar uzayabiliyor misal, ki, bu tür "grubun beynini ele geçiren kadın.." imgesi aslında biraz tartışılabilir gibime geliyor: John Lennon, Sid, Kurt Cobain (hatta Dave Lombardo'nun Slayer'ı terk edişi..) vakalarında neredeyse tüm herkeslerin adamların birlikte oldukları kadınları suçlamaları da bana biraz, sözkonusu erkek starı "kurban.." konumuna inditgemenin rahatlatıcı bi etkisi olduğunu da düşündürüyor: Ki, aslında Nancy'nin bi bunalım anında söylediği "sen en azından bişii oldun, bense hiçbişii olamadım.." minvalli cümlesi, "hep isteyen açgözlü kadın.." imgesini -yeniden, canlandırıyor, eet, Nancy bişii olamadı ve fakat, Courtney ya da Yoko'nun "adamları.." olmadan da kimlik sahibi olduklarını da düşünmek gerekiyor.. Dahası, bu adamları, kadınlarının etkisinde kaldıkları, dahası yönlendirildikleri düşüncesinin de incelenmesi gerekiyor-
yanisi: bu adamların kendi karar alma mekanizmaları işlemiyor mu?? Aslında işliyor, da, böylesi işimize daha çok geliyor diyelim.. Zira, böyle düşünmek, bu adamların zihnimizde ideal olarak yaşamlarını sürdürmelerine yardım ediyor..

Aslında filmi izlediğimizde, biz de, filmdeki herkesler gibi Nancy'den nefret ediyoruz: İşte tam bu noktada, filmin Sid'e ilk uyuşturucuyu temin edenin Nancy olduğunu söylemesi bunu kolaylaştırıyor, zira, diğer yanda şu soru var: "Nancy olmasaydı bu çocuk kendini böyle mahvetmezdi, di mi??"
Ve fakat, Sid, uyuşturucuyla çok daha önce annesinin etkisiyle başlamıştı.. Dahası (filmde bununla ilgili sadece bikaç replik ve bi sahne var..), uyuşturucudan kurtulmak için üçüncü rehabilitesi sonrasında ona ilk uyuşturucusunu veren -yine, annesi misal.. Filmin bu kasıtlı tercihi, oldukça can sıkıcı hakkaten..

neysse,, ikili Chelsea Otel'de birbirini tüketirken, son kavgalarını ediyorlar.. Ve Nancy ölüyor..
Sid tutuklanıyor ve biraz yattıktan sonra kefaletle serbest kalıyor-
ki, bu kefalet gecikmesi onun Nancy'nin cenaze törenini kaçırmasına sebep oluyor (gerçekte..) Filmdeyse, pizza yemeye gidiyor..

Filmin etkileyicilik dozu oldukça yüksek olsa da, uyuşturucu konusunda affedilmeyecek bi hata yaptığı için, biraz eksik (yanlı??) hissi veriyor.. Nancy'nin 17 yaşında şizofren tanısı aldığını ve, (biraz da bu yüzden..) tamamen duyarsız biri, birisi olduğunu belirtseydi film, en azından ondan daha az kişinin nefret etmesini sağlayabilir, dahası neden groupieliği seçtiğini de anlayabilirlerdi-
"şöhret.." olduğunu düşünüyorsanız, kendisinin 13 yaşında uyuşturucuya başladığını da hesaba katın derim..

Sid rolünde Gary Oldman, olağanüstüyken, Chloe Webb'in biraz (zaman zaman oldukça..) abartıya kaçtığını belirtmek gerekiyor.. Dönem atmosferi olağanüstüyken, coverlanan şarkıların yeni halleri bi felaket.. Rüya sahneleri kısmen işlevsel olsalar da, finalde yönetmenin katharsis uğruna "böyle düşünmüştür herhalde Sid.." diye kasması da pek hoş diildi-
ki, benzer bi yaklaşımı Hunger'ın finalinde de görmek mümkün..

*: Nancy'yle ilgili daha ayrıntılı bilgiler için, annesinin yazdığı "And I Don't Want To Live This Life.." adlı otobiyografsine başvurabilirsiniz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.