Avatar


Sinemanın geldiği son noktayı görmek için gittik Avatar'a, ki, kendisi de bu açıdan beklentimizi boşa çıkarmadı, büyülenmiş gibi dalıp gittik Pandora'nın evrenine..

Filmin hikayesi bilindik Amerikan aksiyonu, 2154 yılında geçiyor, bi kahramanımız var ve savaşıyor kötülerle.. Ve öylesine klişe cümleler/kişiler var ki ("akşam yemeğimi evde yemek istiyorum.."/başlangıçta Jake'ten hoşlanmayan bilim insanının sonradan onun tarfına geçmesi/savaş öncesi gaza getirme konuşması vs.. gibi..) insan "daha derin bi hikayesi olsa nasıl olurdu acaba??" diye düşünmeden edemiyor..

Aslında ben filmden çok hoşlanmadım, kağıt üzerinde korkunç duran hikayeyi 2 boyutlu bi sinemada izleseydim, muhtemelen "bu ne lan??" deyip filmi bikaç hafta sonra unuturdum, zira "yeni.." bişii yok.. Ve fakat, olay 3. boyutta akılları baştan alır bi hale geliyor: 3 boyutlu filmlerin korkunç olsalar bile, çok da alışık olmadığımız bi deneyim olmaları sebebiyle, kendilerini izlettikleri bi gerçek.. Avatar, işte tam bu noktada maharetlerini gösteriyor, çünkü kendi klişelerini oluşturmuş 3 boyutu filmlerin uyguladıkları kolaycılık tuzağına düşmüyor, seyirciye "numara.." çekmiyor.. Ki, eğer Avatar bunları yapsaydı, bu enstantaneler ileride onu komik duruma düşürürdü (bu noktada tüm 3d filmleri anabiliriz..) Avatar, elindeki görsel materyali sadece bi-iki yerde (Jake'in, Pandora'daki ilk günündeki hayvan saldırılarında..) seyircinin "gözüne sokuyor.."

Dahası, filmin ikinci yarısından sonraki tonu ve finali de oldukça ii, zira kazanan Amerika olmuyor.. Amerika'nın enerji politikaları metaforu çok kaba bi şekilde işlense de, filmin ütopyası, seyircinin kalbini çalmayı başarıyor..

Dedikten sonra, bi hafta önce sanırım, Avatar'ın Hollywood adına çok şeyi temsil ettiğini söylemiştim.. Görece düşük (hatta Hollywood'a göre çok çok düşük..) filmlerin gişeden fecii paralar kaldırdıkları ortamda, böylesi devasa bi film çok az kar ederse, Hollywood'a psikolojik etkisi oldukça yıkıcı olabilirdi.. Bunun için endişelenmeye "artık.." gerek yok, zira ikinci bi Titanic olmasa da, filmin Cameron'ın yüzünü güldüreceği açık.. Genel dağıtıma çıkmadan gala gösterimiyle Golden Globe'a aday olması da "prestij sağlayıcı kurumlar.."ın filme verdiği desteği gösteriyor.. Ancak film kötü olsaydı, yakın gelecekte büyük bütçeli film izlemek de hayale dönüşebilirdi, ahah..

Teknik açıdan üst düzey olmasına rağmen, sığ senaryosunun handikaba dönüşmesine izin vermiyor Avatar, çünkü kendisi de, hikayenin sadece bi basamak olduğunu biliyor.. Bize düşense, filmin uzattığı bağ kurma şeysini, kendi kuyruğumuzdakiyle kaynaştırmak..

Filmin en güzel sahneleriyse bence şunlardı: Yerli halkın yaşadığı ağacın yıkıldıktan sonraki ayin töreni, Grace'in ölüm sahnesinde tüm halkın Eywa'yla bağ kurması.. Neytiri ve Jake arasındaki ilişki de gayet iiydi.. Bi de, Neytiri'nin annesine hasta oldum, öyle böyle diil..

2 yorum:

386-DX dedi ki...

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=17868821

yucitek dedi ki...

şunu mu demeye çalıştın?? (http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=16545727)

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.