Ginî Piggu Olayı: Senritsu! Shinanai Otoko, Manhôru No Naka No Ningyo, Nôtoru Damu No Andoroido, Pîtâ No Akuma No Joi-San


Masayuki Kusumi'nin yönettiği serinin üçüncü filmi, Senritsu! Shinanai Otoko, ya da İngilizce adıyla He Never Dies, en saçması olarak hakikaten diğerlerinden farklı olduğunu ortaya koyuyor: İçine kapanık, işyerinde başarısız olan ve sürekli iş yüklenen/terslenen, yalnız yaşayan Hideshi'nin intihar çabasına odaklanan film, onun "ölemediğini.." fark etmesiyle ayrı bir boyut kazanıyor.. Önce bileğini kesen, sonrasında koluna kalem sokan, sonra bileğini yerine "bantlayan.." Hideshi, arkadaşı ziyaretine geldiğinde onu şakağına sapladığı gönyeyle karşıladığında "Elvis.." şaşırıyor haliyle: Ancak bunun bir şaka değil gerçek olduğunu anladığında işler çığrından çıkıyor.. Elvis'in arabada bekleyen sevgilisi eve geldiğindeyse kafası kesik Hideshi'yi konuşur halde buluyor vs..

Filmde bir de anlatıcı var: Rocky Horror Picture Show'daki anlatıcının parodisi mi desem, gerçeği mi desem karar veremediğim bir şekilde masadaki objelere varana kadar (dünya bile var, evet..) handiyse "aynı.." bir mizansenle farklı bir adamı hitap eder halde bulmak, filmin en "ilginç.." ayrıntısı haline geliyor ister istemez..

Hideshi Hino'nun yönettiği dördüncü film, Manhoru No Naka No Ningyo serideki en çok sevdiğim film: Yönetmenin kendi mangasından uyarladığı filmde, karısının ölümüyle boğuşan bir şizofren bir ressamın çocukluğunda karşılaştığı deniz kızıyla yeniden karşılaşması ve sonrasında yaşananları anlatıyor: Vücut dışında oluşan tümörlerin giderek yayılması karşısında ne yapacağını şaşıran adam, çaresiz bir şekilde sona yaklaşıldığında onu öldürüyor-
ancak soruşturmada, kendi eşini öldürdüğü ortaya çıkıyor: Ressamın zihninde ve tuvalinde birbirine bağlanan/karışan iki kadın imgesinin yanında, finalde şöyle bir soru da var: Peki ya o hiçbir balığa ait olmayan ve ressamın evinde bulunan pul ne olacak??

Serinin öykü çatısı en iyi oluşturulmuş filmi olan film, görsel açıdan da zaman zaman çok etkili oluyor: Özellikle solucanların cirit attığı sahnelerde.. Bunun dışında bazı seyirciler için zorlayıcı olsa da, serinin mainstreame en çok yaklaşan filmi..

Kazuhito Kuramoto'nun yönettiği Notoru Damu No Andoroido'ysa teknik açıdan fecii berbat bir film.. Kız kardeşini iyileştirmek isteyen fecii zengin bir mucidin hikayesine odaklanan film, Notre Dame kadar Frankenstein'a da yakınsıyor.. Beni hiçbir şekilde etkilemeyen filmin en komik anı, adamımızın cesedin üzerine propları yerleştirirken kadın memesinin "aslında.." yumuşak olduğunu fark ettiği an.. Osilaskobu filan "süper sonik teknolojik.." diye yutturmaya çalışan bir filmden bahsediyoruz.. Hımm.. neysse,,

Serinin Hajime Tabe yönetimindeki son filmi Pita No Akuma No Joi-San'sa kendini komik sanan filmlerden: The Simpsons'taki Marge saçlarına sahip bir travesti doktorun (ama lisanssız..) tedavilerini izlediğimiz filmde Psycho parodisi filan yapılıyor da, cidden katlanılması mümkün değil bence: İzlerim diyorsanız da siz bilirsiniz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.