Pasolini'nin Hayat Üçlemesi'nin ikinci filmi I Racconti Di Canterbury, aynı adlı Geoffrey Chaucer romanından uyarlanma.. Üçlemedeki diğer filmler gibi belirli bir bütünlükten yoksun olan filmde, kitapta anlatılanlardan seçme öyküleri izliyoruz..
I Racconti Di Canterbury'nin iki artısı var: Olağanüstü müzikleri ve en azından görüntü yönetmenliğinde belli bir sınırın üstünde durabilmesi.. Onun dışında, Il Decameron'dan hallice bir deneyim bekliyor bizi.. Ancak belirttiğim gibi, The Canterbury Tales görsel açıdan daha özenli olduğu için, en azından sıkılmadan izleyebiliyorsunuz.. Bazı anlarıysa filmin büyüleyebiliyor-
yeşil bahçedeki sahne misal..
Film ve genel olarak üçlemenin lafı geçtiğinde "cinselliğe övgü" ibaresi çok sık geçse de, ban göre ölümle ilgili olan bölümler çok daha akılda kalıcı.. Bununla birlikte ilk filme yer alan, ikinci filmde giderek sesi kısılan, üçüncü filmdeyse esamesi okunmayan eleştirel üsluba da dikkat çekmek gerekiyor.. Ah bir de Pasolini'nin filmde illa yer kaplama isteğine..
Filmdeki korkunç mizah anlayışıyla karşılaşmayı istemezsiniz muhtemelen-
finaldeki cehennem sahnesiyse olağanüstü misal.. Keşke sadece orada geçen bir film çekseydin de, sosyal mesajlarını kendine saklasaydın Chaucer-rolüne-illa-bürünmeye-çabalayacağına-Pasolini diyorsunuz.. Dedim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder