Polanski'nin Apartman Üçlemesi: #1 Repulsion


Polanski'nin Apartman Üçlemesi'nin ilk filmi Repulsion, her biri başyapıt düzeyinde olan üçlemedeki filmlerden biri, birisi.. Başrolünde Catherine Deneuve'ün oynadığı film, üçlemedeki diğer filmlerden senaryosunun uyarlama olmaması yönüyle ayrılıyor..

Hikayesiyse şu şekilde: Carole, ablasıyla birlikte yaşayan, kuaför salonunda manikür yaparak para kazanan biri, birisi: Ablasının evli bi adamla ilişkisi var, kendisiyse erkekler konusunda oldukça tutuk: Kendisinden hoşlanan adam onun peşinde deli divane olmasına rağmen Carole, ona karşı herhangi bi yakınlık duymuyor-
hatta adam onu öptüğünde eliyle dudağını siliyor filan..
Ablasının sevgilisinden de hoşlanmıyor Carole: Onun tıraş bıçağını kendi diş fırçasının yanına koymasından tiksiniyor, dahası tıraş takımını çöpe atıyor.. Ablası ve sevgilisi ~2 hafta sürecek bi tatile gidiyorlar ve biz de Carole'un yavaş yavaş kontrolünü kaybedişini izliyoruz: Hayaller görüyor Carole: Kendisine tecavüz eden adamlar, duvarda çatlaklar, kendisine uzanmak/dokunmak isteyen eller vs.. Ve iki kişiyi öldürüyor..

Bu hikayeyi, daha doğrusu Carole'un deliliğini geçmişinde yaşadığı travmaya bağlayabiliriz: Küçükken taciz/tecavüz edilen kızımız, büyüdüğünde erkeklerden nefret eder, dahası tiksinir.. Ve fakat -bence tabii, bu yorum, Carole'un durumunu açıklamaya tam olarak yetmiyor.. O yüzden tecavüz/tacize uğramayı dışa bırakarak, Carole'un sorunun annesiyle olduğunu düşünüyorum: Annesine saplanıp kalmış bi karekter Carole..

Margaret Mahler'in anneyle ayrılma-bireyleşmeyle ilgili söylediklerinin üzerine James F. Masterson'ın söylediklerini eklediğimizde Carole'un durumunu anlamak kolaylaşabilir..
Mahler'in ayrılmayla ilgili özellikle ikinci ve üçüncü evrelerini kısaca şeyediym-
ilki zaten neredeyse geçerliliğini yitirmiş durumda..

Çocuun doğumdan bikaç hafta sonra çevresini (özellikle de annesini..) tanımaya başladığından bahseden Mahler, bu evredeki çocuun kendisini annesinden "farklı.." olarak değerlendirmekte güçlük çektiğini, dahası kendisi ve annesini (tümgüçlü..) tek bi birimmiş gibi algıladığını belirtir..
Üçüncü evre, farklılaşma: Çocuk, bu durumda annesiyle kendisinin farklı olduğunu anlamaya başlar ve fakat bu da çocukta yabancı korkusunun oluşmasına sebep olur-
Carole'un durumu da "tam.." olarak bu..

James F. Masterson, ayrılma evresini sınır durumların kaynağı olarak görür, üzerine de terk depresyonu sosunu döker: Bu evredeki çocuun çeşitli duygulara (depresyon, öfke, edilgenlik, suçluluk, boşluk..), savunmalarla (yapışma, inkar, bireyleşme uyaranlarından kaçınma..) cevap verirken, bunlar nevrotik, obsesif-kompülsif, fobik ya da şizoid özellikler gösterebilirler der..

Masterson, bazı sınır vakaların (sadece bpd'yi kastetmiyorum tabii..), inisiyatif kullanmaya bireyleşmeye ya da terk edilmeye zorlanmadıklarında yeterli işleve sahip olduklarını, çünkü uyum gösterdikleri yaşamın onları özgün travmalarından koruduğunu belirtir.. Başlangıçta gayet "normal.." bi profil çizen Carole'un ablasının "terk.."iyle, psikozun "sınır.."ına gelmesi bu açıdan bakıldığında gayet "beklenen.." bi durum oluyor..

Filmdeki erkeklerden ikisini cezalandırıyor Carole, sevgilisi olmaya çalışan çocukla, taciz eden ev sahibini.. Ve günler geçtikçe çürüyen tavşanın başını kesiyor: Simgesel olarak hadım ettiği kişi kim peki?? Babası, ablasının sevgilisi-
"tüm erkekler.." bence gereğinden fazla yorum olur: Çünkü Carole (annesi/ablasıyla..) bütünlüğünü bozma potansiyeli taşıyanlara karşı saldırgan bi turum takınıyor-
bu bağlamda duvardaki çatlaklar da "ayrılmayı.." simgeliyor bence..

Filmde sürekli damlayan musluk, filme müthiş katkı sağlıyor, Catherine Deneuve de olağanüstü..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

tecavüz sahnesindeki sessizlik daha doğrusu sadece saat sesi harikaydı.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.