Mesa Sto Dasos


'10 yapımı Angelos Frantzis filmi Mesa Sto Dasos, tuhaf bir film.. Her bünyeye uygun olmadığını da bugünkü gösteriminde salonun handiyse yarısının boşalmasından anladık.. Açıkçası çok daha iyi olabilecek gibi duran proje, bazı seçimler yüzünden kaçan bir fırsata dönüşmüş gibi geldi bana.. Ve tabii, festival kitapçığındaki "abartılı.." tanıtım yazısını da konuşmak gerek önce: Alıntılayalım..

"Ormanlardan ve tepelerden geçerek pagan bir yolculuk yapmakta olan iki genç adam ve bir genç kadının duyularına ve duygularına doğa yön verir. Çok yalnızdırlar. Bir araya gelmeye çalışırlar. Kısa diyaloglar, sessizlik, sesler... Korku, özgürlük, içgüdüler, arzu, sınırsız cinsellik ve yukarılardan bir yerlerden her an kendini hissettiren bir çift göz... Dijital fotoğraf makinesinin video özelliği kullanılarak çekilmiş olan Ormanda, tekinsizlik hissinin çevrelediği, yoğun tonlara ve kuvvetli biçimlere sahip varoluşçu bir peri masalını andırıyor. Sinema eleştirmeni, görsel sanatçı ve yönetmen Frantzis’in üçüncü uzun metrajı bir taş gibi, su gibi ya da gökyüzü gibi doğaya özgü… “Film çekmenin yeni bir türü, cinsel bir tür kayıt”..."

Öncelerde bir film eleştirisinde daha yazmıştım: Kendi kendini çözümleyen eserlerden nefret ediyorum: Filmin başlarındaki jiletle avuç içi kesme sahnesi dışında filmde "varoluşçu.." tek bir eylem/söz vs.. yok.. Ama zorlarsanız, kadının gözyaşı/kanı içmesini de bu kategoriye sokabilirsiniz, ona bir şey diyemem..

Filmin cinsel yanı daha çok dikkatimi çekiyor açıkçası: Filmde biseksüel doğanın izlerini gayet güzel sürmek mümkün.. Bir erkek ve bir kadın, erkek olan ortak arkadaşlarıyla seksüel deneyimleriyle geçen zamanda birbirlerine daha da yakınlaşmaya başlıyorlar ve finalde threesome yaparken buluyoruz onları.. Olabildiğince doğal sahneler bunlar ve açıkçası izlerken rahatsız etmiyorlar.. Ayrıca filmde gördüğüm en güzel oral seks sahnelerinden biri, birisi mevcut..

Bununla birlikte film, basbayağı "kötü.." Rastgele dizilmiş etkisi uyandıran sahneler, kendi başlarına bir anlam ifade etseler de, bir araya gelince bütünlükten son derece uzak kalıyorlar.. Üstüne sahnelerin sıkıcı/kötü olmalarını eklediğimizde film kendini merak ettirmemeye başlıyor ve her şeyin üzerine tuz biber eken grenli görüntü..

neysse,, filmin soundtrackinde bir Joy Division vardı da, kendimize geldik..

1 yorum:

alessandro del piero dedi ki...

selamlar,

plakta çalan şarkının ad neydi acaba?

teşekkürler..

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.