Another Year


'10 yapımı Mile Leigh filmi Another Year'a laflar hazırladım öncelikle.. Filme iki şekilde yaklaşmak mümkün, ben önyargılı olanını tercih edeceğim..

Hikayesiyse kısaca şöyle: Tom ve Gerri, biri jeolog, diğeri psikolog olan yaşlı bir çift.. Bir oğulları var, avukat.. Arkadaşları Mary, diğer arkadaşları Ken, ve Tom'un kardeşi Ronnie'nin dertleriyle uğraşıyorlar bir sene boyunca-
özellikle de Mary'nin..

Filmi iki şekilde yorumlamak mümkün, ilki Tom ve Gerri'nin bakış açısından ele almak.. Açıkçası bunun fecii sıktığını belirtmem gerekiyor, zira filmdeki çift son derece sinir bozucu: Organik tarım ve sağlıklı yaşam düşkünleri, kendi bahçeleri var, ikisi de iyi yemek yapıyorlar, refah durumları iyi, birbirlerine hala aşıklar vs.. Bu açıdan baktığımızda filmdeki diğer herkes (oğulları sonradan durumu toparlıyor..) bir "kaybeden..", onlara karşı tavırları her ne kadar arkadaşça olsa da, müsamahakar bir tahammülden ibaret-
yanisi: Tevazu adlı kibir.. Bu açıdan bakıldığında ikisinin neden ısrarla Mary ve Ken'i çevrelerinde tuttuğu da açıklık kazanıyor bir bakıma: Zira onlara bakıp (bakıp..) ne kadar da muhteşem ve uyumlu yaratıklar olduklarını görüp, seviniyorlar belli ki.. John Berger, reklamla ilgili "reklam ürünü değil toplumsal ilişkileri amaçlar.. Dışarıdan, başkalarının görebildiği bir mutluluk.. Kıskanılmanın getirdiği bu mutluluk da çekicilik yaratır.." derken, elbette ki tam da böylesi bir durumu kastediyordu.. Yapış yapışlığın içinde kaybolmuş iki yaşlının, neden kendi "ayar.."larında değil de, daha "alt.." kesimle takıldığını ancak bu şekilde açıklıyorum-
sınıfsal açıdan da ele alabilirim durumu, da henüz gerek yok..
Mary'yi, Ken'i böylesine "zavallı.." göstermenin sebebi, onların organik beslenmemeleri, sigara içmeleri, iyi bir işleri olmaması ve daha da önemlisi evlenmemiş olmaları mı?? sorusu da köşede dursun..

Diğer açı: Mary'nin "Başka Bir Sene (Daha..)"'sını izliyoruz filmde ve açıkçası bana sorarsanız filmin kahramanı Tom ve Gerri değil, Mary (en antisinden..)
Erken kırklarında bir karakter Mary, kötü ilişkileri olmuş, maddi açıdan sıkıntılı, pek arkadaşı yok.. Sürekli taciz edildiğinden bahsedip duruyor, evin oğluna asılıyor, yüz bulamıyor vs..
Gerçekler yüzüne çarptığında (yaşlılık, yalnızlık, sağlıksız yaşam..) bunlara karşı geliştirebildiği tek savunma mekanizmasının inkar olduğunu gözlemliyoruz.. Katie devreye girdiğinde içinde biriken öfkesi akacak bir mecra buluyor sonunda, ancak buna da izni yok.. Yakışıksız bulunuyor, çünkü toplumun dışında bir karakter: Uyum sorunu yok, belki biraz teklifsiz ancak, "kaybeden.." olmanın kurallarını o belirlemiyor.. İşte bu görece-yumuşak yapı, onu iyice basitleştirip asalaklaştırıyor, durumun farkına vardığındaysa "zavallı.." olduğunu kabul ediyor..
Buna karşın, kaybeden olma koşullarını kendisi belirlediğinde (Ken'in ona asılması..) son derece kırıcı olabiliyor..
Ve Tom ve Gerri'nin tüm o plastik dünyasının içinde tek gerçek "şey.." olarak parlıyor Mary: Rolü canlandıran Lesley Manville'se olağanüstü bir performans sergiliyor-
uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir performans izlememiştim..

Bir de kısa bir açılış hikayesi var: Açıkçası Imelda Staunton'ı gördüğümde bir an kendimden geçer gibi oldum, ancak kısacık geç/iştiril../en hikayesi erken bitti..

Filmde göze çarpan bir kuşak profili var: '68lilerin bir kısmı hala sevgi dolu, onlar için üzülmenize gerek yok, ancak bir kısmı da bu travmayı atlatamadı, onlar için de üzülmenize gerek yok..

Kazanan ya da kaybeden?? Hangisini seçeceğiniz size kalmış, kazanmak için evlenin, sağlıklı yaşayın, organik tarımla uğraşın, sigara içmeyin bok püsür.. Hadi len, eğer mutlu olmak için tek seçeneğim buysa Mary gibi kaybetmeyi tercih ederim..

*: Bu yazıyı Requiem For A Dream OST'den overture'ları ve tabii ki Lux Aeterna dinlerken yazdım, kafedeyim, birazdan başka bir filme gireceğim..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.