Copacabana


'10 yapımı Marc Fitoussi filmi Copacabana'yı elbette ki, Isabelle Huppert yüzünden izledim.. Festivalin açılış filmini 10 gün sonraki seansında izlemek de ayrı bir utanç kaynağı benim için, ve fakat vakitsizlik yüzünden kaçırdığım/izleyemediğim filmlerin de olduğunu düşündüğümde en azından Copacabana'yı (Huppert'i diye okuyunuz..) izlemiş olmaktan memnunum..

Filmin hikayesiyse şöyle: Babou hippi bir anne, oradan oraya savrulurken, kızını da peşinde sürüklemiş, bu da onun eğitimini aksatan bir unsura dönüşmüş.. Kızı çıktığıyla evlenmeye karar verdiğinde annesini kendi düğününde istemiyor, çünkü onun davranışlarından utanıyor-
filmin açılış sahnesindeki restorana geldiğindeki tepkisi her şeyi özetliyor aslında.. Babou'nun tatilde olduğunu söyleyen Esmeralda, düğün hazırlıklarını sevgilisi ve ailesiyle yapmaya karar veriyor.. Babou'ysa kızına değer verdiğini göstermek amacıyla bir işe başlıyor: Çalıştığı iş ne kadar ayak işi de olsa yılmadan çalışıyor (aldığı tüyonun da etkisini unutmamak gerekiyor tabii..) ve terfi alıyor, ancak içindeki hippi "uslanmadığından.." işinden olup, aldığı tazminatla kumar oynuyor..

Öncelikle "ağır.." rollerin oyuncusu Huppert'i arada sırada komedilerde görmek güzel bir şey, zira bu yönünün de kuvvetli olduğu ortada: Bununla birlikte yönetmen anne-kız rolünü, gerçek hayatta da anne-kız olan Huppert'le Lolita Chammah'ya vermesinin de boş yere olmadığını söylemek gerekir.. Her ne kadar karşımızda çok da göndermeli/oyuncaklı bir yapı olmasa da, az biraz benzerlik kurmak mümkün olabilir, eğer zorlarsanız..

Ancak filmin derdi bu değil, kuşak farkı: Babou '68'in bağrında genç olup, büyümüş ve hala o dönemde kalmış bir karakter: Çevresindeki herkes bu denli ciddiyken o, hiçbir şeyi takmadan yoluna devam edebiliyor.. Kızı onu istemediğini belirttiğinde "tamam.." deyip geçiyor, kızıyla yeniden barışıp-küstüklerinde, her şeyi boşverip Bart'ın yanına gidiyor, kovulunca son parasını rulette harcayabiliyor.. Kızı, çirkef yönetici Lydia, Babou'nun huysuz oda-iş-arkadaşı Irene'se sistem onları nasıl kodlasıyla o şekilde yaşamaya mahkumlar.. "Hippilere yer yok.." şeklinde özetlenebilecek yaklaşım, filmin twistiyle öyle keyifli bir hale geliyor ki, "kendini iyi hisset.." modunda buluyorsunuz kendinizi.. Isabelle Huppert'se, her zamanki gibi muhteşem..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.