Pixar Devrimi: Toy Story, 2 & 3


Pixar'ın '95'te başlayıp bu sene sonlanan efsanesi Toy Story, oldukça başarılı olmuş bir seri..

Walt Disney'den söz ederken çokça bahsettim, ancak, Pixar '95'te gösterime giren ilk uzun metraj filmi Toy Story'yle ortalığı ayağa kaldırmıştı, bunun sebebiyse Amerika'daki animasyon anlayışını değiştirmesinde yatıyordu.. Bunun çeşitli sebepleri var haliyle: Öncelikle Disney'in geleneksel iki boyutlu, elle çizilen animasyon tekniğini değil, üç boyutlu ve bilgisayarda yaratılmış görüntüleri kullanıyordu.. Hikayesiyse Disney'in o saf iyi-saf kötü olarak kodlanmış karakterlerinin "naif.." dünyasının aksine, hem iyi-hem kötü özellikler barındıran karakterleriyle daha "gerçek.." bir evrende geçiyordu.. Bu sonuncusunun etkisi çok farklı oldu: Karakterlerin tepkileri daha gerçekçi olduğu için o zamana kadar animasyonu çocuk filmi olarak etiketleyip, bu konuda 60 küsur yıl boyunca aynı şablonla film anlatan Disney'in sonraki filmleri yaşadığımız 15 yıllık süreçte beklenen etkiye ulaşamadı.. Bununla da bitmedi ama: Disney'in sektördeki korkunç tekelinin kırılması, Amerika'daki başka animasyon firmalarının piyasaya girebilmesine sebep oldu: Dreamworks gibi: Dahası büyük şirketler de kendi animasyon stüdyolarını kurmaya başladılar.. Disney'in tekeli kırılınca hikayelerin özelliği de değişmeye başladı ve (Walt Disney'in nasıl bir "suçlu.." olduğunu çok güzel özetleyen..) "yetişkinlere de hitap eden animasyon.." kavramı karşımıza çok daha sık çıkmaya başladı: Ancak bu kavramdan tiksiniyorum ben, neysse,,
Tabii, Pixar'ı bu noktaya getiren kişi de Steve Jobs.. Başarısını anmadan olmaz.. Şirketin '06'da Walt Disney'e satılmasının etkilerini doğrudan göremesek bile, yüzeyin altından "hissetmek.." mümkün olabiliyor zaman zaman..

'95 yapımı Toy Story, yeni gelen afili bir oyuncak ertesinde artık eskisi kadar sevilmediğini düşünen oyuncak Woody'nin Buzz Lightyear'la dost olması üzerine..
'99 yapımı Toy Story 2'ysa, Woody'nin kötü bir oyuncak koleksiyoncusunun eline düşmesi ve diğer arkadaşlarının onu kurtarması üzerine..
'10 yapımı Toy Story 3'yse, genel olarak veda üzerine..

Üç film de, Woody'nin kişisel çatışmalarını gayet iyi işliyor, "en çok.." sevilen olduğu için oyuncaklar-üstü konumunun keyfini çıkarıyor, kurduğu "düzen.." Buzz'la yıkılınca yıkılıyor, dahası agresifleşiyor.. İkinci filmdeyse değerinin düşündüğünden çok daha fazla olduğunu anlayınca "sergilenmek üzere.." müzeye gitmeyi kabul ediyor, üçüncü filmdeyse Andy'nin onu üniversiteye götürecek olmasıyla diğer arkadaşlarını "satabiliyor.." Tabii, sonradan yaptığının yanlış olduğunu anlıyor ve bunu düzeltmeye çalışıyor: Ancak bu Woody'nin kaypak olduğu gerçeğini değiştirmiyor..

İkinci film aksiyon ve "aksiyon filmlerindeki son an kavramı.."nın ağırlığı altında ezildiği için en az sevdiğim Toy Story filmi: Üçüncü filmin büyük bir bölümü de bunu uyguladığı için o süre boyunca filmi sevmemiştim, ancak climax sonrasında filmin kazandığı ton öylesine güzel ki, öncesindeki hislerimi/zi alıp temizliyor-
totoro bile var :))
Ancak çizdiği kreş ortamı, sisteme dair genel okumalar yapılmasına olanak sağlayabilir, ki, bunu da doğrudan Disney faktörüne bağlayabiliriz..

Buzz Lightyear, sen bizim her şeyimizsin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.