The Limits Of Control


Jarmusch'un en sevdiğim filmlerinden biri, birisi oldu The Limits Of Control.. Bunun sebebi yaptığı göndermeler tabii ki, Jarmusch göndermeden göndermeye koşarken insanın içi eriyor.. Ayrıca bilim, sanat konusundaki tavrı..

Filmin hikayesi aslında tek cümlelik: Öldürmek için "çalışan.." biri, birisi aldığı direktiflerle bunu başarır.. Bu kadar..
Ve fakat Jarmusch bunu öylesine güzel anlatıyor ki, müthiş bi oyuncu kadrosu ve Christopher Doyle'un kurduğu olağanüstü görsel yapı ve tabii ki olağanüstü soundtrack bi araya geldiğinde izlemesi orgazma eşdeğer bişiiye dönüşüyor The Limits Of Control..

Aslında bu suç hikayesi de bi metafor: Jarmusch'un derdi neo-noir çekmek diil-
hayalgücü ve algı: Ki, bu da "sinema.." deyince akla gelen ilk şeylerden..
Daha ilk sahnede Lone Man, konuştuğu ilk kişiden "hayal gücünü ve yeteneklerini kullan.." "direktif.."ini alıyor.. Bu, giriş biletimiz: Bundan sonra gördüklerimizin "gerçek.."in kendisi ya da "hayal gücü.."nün ürünü olmasının hiçbi önemi yok-
ki, final de hayal gücünün kullanılmasıyla gerçekleşiyor..
Hatta American'ın ölmeden önce çektiği brif de, onun "neden.." seçildiğini de açıklıyor: Gerçek dünyayla hayal dünyası arasına kesin çizgiler çekip, dahası hayal gücünü (bunun ucu nereye çıkıyor bi düşünün..) "boş.." buluyor..
Bu noktada, ölüm için direktif verenlerle, Lone Man'in arasında bi çizgi var: "Ben kimseyle diilim.." diyor Lone Man, biz/onlar ayrımı yapan kişiye.. Filmi sanat üzerine bi tez filmi olarak düşünürsek (bu belki biraz zorlama gelebilir..) düşünür/okursak, Lone Man'in seyirciyi, ölüm için direktifler verenlerin sanatçılar (bu konuya gelicem..) olduğunu düşünürsek, beyaz evdeki American ve korumalarının da (kapital..) sistemi sembolize ettiğini söyleyebiliriz: Eet, Jarmusch'un belki "hayal gücünü ve yeteneklerini kullan.."masını bilen/seyircilerden çeşitli beklentileri yok belki ve fakat, "bağımsız.." kişiliği/kariyeri düşünüldüğünde en azından kendi manifestosunu ortaya koyuyor demek çok da yanlış olmuyor bana göre..

Sanatçı mevzuu: Jarmusch'un özellikle Blonde ve Guitar aracılığıyla geçmişe yaktığı ağıt da bu noktada anlam kazanıyor: Kaldı ki Lone Man'in de ateşli silah kullanmaması (ki, aynı konsepte sahip Machete gelecek Rodriguez'den..) gibi öğeler de manidar.. Blonde, Hitchcock ve Welles filmlerine direkt, Tarkovsky'nin Stalker'ına dolaylı göndermelerde bulunuyor, Guitar'sa Kaurismaki'ye üstü kapalı atıf yaparken, yeni-nesil-bohemlerle eski nesilleri kıyaslarken kırıcı bi ton kazanabiliyor.. Ve Rita, aynen adını andığı "The Lady From Shanghai"deki gibi ölüyor-
"ihtiyarlara yer yok??"-
eet, abarttım, farkındayım..

Olağanüstü bi güzellik bu film..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

yahu film üzerine konuşmadan nasıl bu kadar uzatabiliyorsun bu adına yorum dediğin ancak imdb triviasını türkçeye çevirme işlemini anlayamıyorum. yani başka yazılarını da okudum özetlşemişsin filmleri, bu filmin özetlenecek bir yanı olmadığını fark edip özetleme işini atlamışsın ama yine de elden geldiğince sahneleri anlatmaya başlamışsın. bir de ben filmi tam anlayabildiğinden şüpheliyim nedense. sence filmin hikayesi bu mu: "Öldürmek için "çalışan.." biri, birisi aldığı direktiflerle bunu başarır." ??

yani cidden böyle bir sürü film ismi, film afişlerini siteye koyup kafede otururken karşıdakine bu sene de festivalde 25 film izledim demenin ne anlamı var ki? yani izlediğin filmleri sadece özetleyebilen birisiysen? sizin yaptığınız sinemayı sevmek falan değil, entel olma derdinde sinemaya ve üreticilerine sahte saygı göstermek. samimi değilsin ve bu yüzden de lafı bu kadar uzatıp belirtmek istedim.

kolay gelsin

yucitek dedi ki...

eheh, ilginçmiş sahiden.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.