Hadewijch


Bruno Dumont'un son filmi Hadewijch, adını aldığı şair/rahibenin hayatına oldukça sağlam referanslar yapmasına rağmen açıkçası pek de sevmediğim bi film oldu.. Zira, iki radikal-dincinin hikayesini anlatan film, zaman zaman sıkıcı bi ton kazanıyor..

Hikayesi şu: Celine, ağır bi Katolik.. Öyle böyle diil ama.. Ailesi fecii zengin olmasına rağmen, manastırda yaşıyor: Teoloji eğitimi alıyor.. Ancak, bi noktadan sonra Celine, "şehit.." olmaya karar veriyor ve yemek yemeyi bırakıyor: Soğuktan korunmuyor, sürekli dua ediyor filan.. Celine'in şehit olmaya karar verdiğini anlayan manastır hocaları, onu manastırdan kovuyorlar.. Günlerini -yine, dua ederek filan geçiren Celine, bi kafede üç gençle tanışıyor: Müslüman olan bu çocuklarla konsere giden Celine (ki, bu sahnede çalan şarkı müthiş..), Yassine kendisini öpmek isteyince oradan ayrılıyor..

Sonrasında devreye Yassine'in abisi Nassir devreye giriyor.. Radikal-dinci olan Nassir, Paris'in gettolarında yaşayan Müslümanlara eğitim veriyor.. Bu eğitimlerin bi tanesine, Celine de katılıyor.. Ancak, başkası tarafından fazlaca bakıldığını hisseden Celine, oradan çıkıyor filan.. Ve Nassir'le geçirdiği vakitler sonrasında canlı-bomba eyleminde Nassir'e yardımcı oluyor Celine.. Ve metroda bomba patlıyor Nassir..

Bruno Dumont'un din olgusuna eğilmesine aşinayız: Da, bu filmde -sebebini hala bulamadığım, bişii var, ve bu da filmi sevmemi engelliyor..
Filmi sınıfsal açıdan ele alırsak, Celine ve Yassine'in kültürel/ekonomik/dini farklılıklarının bu kadar gözümüze sokulmasını mazur görebiliriz: İki dindeki ortaklıklar ve Nassir ile Celine'in "olmak istedikleri.."nin bu "farklılık.."ları yok etmesi ve ikisini de o mertebeye ulaştırdığını söylemek mümkün: De, bu bakış açısı, bizi "şehit olmak için her şey mübah.."a götürür ki, tehlikesi de ortada..
Diğer bi açıdansa, radikalizm eleştirisi olarak okumak isterdim bu filmi-
zorlama bi şekilde: Ve fakat, film radikalizmi eleştirmek şöyle dursun, bu şekilde okunabilecek bi done sunmuyor: Handiyse güzelleme şeklinde gelişen olaylar sonrası filmin görece "mutlu.." bi sonla bitişi, can sıkıcı olabiliyor haliyle..

neysse,, biz yine psikolojiye bağlayalım: Otto Kernberg, Borderline Conditions And Pathological Narcissism'de "yüzeysel olarak oldukça girişken görünen sınır hastalarda dahi, belli bi ölçüde koruyucu içe çekilme ve fantezi düzeyinde doyum vardır.." der.. Ki, bu da Celine'in durumunu gayet net bi şekilde özetliyor.. Bekaretini İsa'yla sevişmek için saklayan Celine, onunla sevişeceğinden o kadar emin ki, bu eminlik ve "ulaşılmaz erkek fantezisi.." doğrudan bizi Kernberg'e bağlıyor haliyle.. Ve fakat Nassir (ya da Yassine..) hakkında bu kadar açık diil film: Onların güdülenme sebeplerini öğrenemiyoruz-
buna rağmen, Yassine karakteri de en az Celine kadar başarılı çizilmiş..

High-concept tuzağına düşen bi film bence Hadewijch.. Dumont'un önceki işleri kadar ii diil..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.