Trzy Kolory: Bialy


"Üç Renk.." üçlemesinin ikinci filmi Bialy, eşitlik temasına odaklanan ve bunu kendince anlatan bi intikam filmi..

Dominique ve Karol, Polonya'da bi kuaförlük yarışmasında tanışan ve evlenen bi çift: Karol Polonyalı bi kuaförken, Dominique aynı yarışmada modellik yapan bi Fransız: En başlarda ilişkileri gayet ii gitse de, zamanla Karol'da ortaya çıkan iktidarsızlık nedeniyle Dominique ülkesinde boşanma davası açıyor.. Mahkeme salonunda dava görülürken, Bleu filminden tanıdık bi replik duyup, hemen peşinden salona Julie'nin girmeye çalışıp görevli tarafından dışarı çıkarılmasını görüyoruz, ki bu da (Julie yani..) üçlemeyi birbirine bağlayan iki şeyden bi tanesi..

neysse,, Karol elinde bavulu, dışarıda kalmışken üçlemenin leitmotifi "geri dönüşüm kutusuna şişe bırakan yaşlı.." imgesini görüyor ve geceyi (muhtemelen Dominique'le birlikte işlettikleri..) kuaförde geçirmeye karar veriyor.. Ertesi sabah, Dominique Karol'u görünce polisi aramaya yelteniyor ve fakat Karol'la konuşmaya başlayınca (onun erekte penisini hissedince desek daha doğru olur şüphesiz..) bundan vazgeçiyor: Derken, ereksiyonu kaybolan Karol'dan intikam almak istercesine dükkanın perdelerini ateşe veriyor ve polislere bunu Karol'un yaptığını söyleyeceğini belirtiyor.. Kaçan Karol, para kazanmak için tren istasyonunda tarak ve mendilden yaptığı enstrümanıyla şarkı çalarken, karşısına başka bir Polonyalı çıkıyor.. Onun bavulunda ülkesine dönmeyi teklif eden Karol, buna olumlu yanıt alıyor ve fakat havalimanında Karol'un içinde olduğu bavulu adamlar çalınca ve içinden de Karol çıkınca adamlardan dayak yiyor.. Paris'ten aldığı heykel de bu sırada parçalara ayrılıyor..

Bitkin bi vaziyette kuaföre giden Karol, "Fransa hatırası.." 2 Franktan kurtulmak istemesine rağmen, para avucuna yapışınca bundan vazgeçiyor.. Kuaförlükten yeteri kadar para kazanamayacağını anlayan Karol, iş değiştirip para biriktirmeye başlıyor.. Derken, Polonya'da depo inşa edilecek arsalar olduğunu tesadüfen öğrenen Karol, "hain.." bi plan yapıp, o bölgedeki kilit rol oynayan arsaları sahiplerinden birer birer alıyor..

Paris'te karşılaştığı adamsa ona teklif ettiği "iş.."in hala geçerli olduğunu söylüyor ve Karol, onu yapmak için gittiğinde karşısına o çıkıyor-
ki, bu sahne şaşırtmıyor açıkçası: Daha ilk kez bundan bahsettiğinde anlaşılabiliyor..
Karol, boş ateş ettiğinde sıradakinin dolu olacağını söylüyor ve adama (imdb'ye bakmaya üşenmek, eet..) "emin misin??" diye soruyor, "hayır.." diyor adam.. Ve dost oluyorlar-
aslında gayet eşcinsel okuma yapılabilecek bi dostluk onlarınki.. Eet, ben öyle düşünüyorum..

O aldığı arsaları 10 katına satan Karol, zengin olunca iş kurup, arkadaşını da ortak yapıyor.. Ve fakat Dominique'i unutmuş değil ve planını uygulumaya başlıyor: Vasiyetini değiştiren, ölüm ilamı çıkaran ve hatta gömülecek cesedi dahi getirten Karol'un cenazesine Dominique de geliyor ve ağlıyor.. Aynı gece otelde sevişen çiftimiz, Dominique'in orgazm çığlıklarıyla mutluluğun doruklarına çıkmalarına rağmen, ertesi sabah Dominique için her şey tersine dönüyor: Karol'un öldüğü gün Polonya'ya giriş yapan Dominique şüpheli bulunuyor ve aynen Karol'un mahkemede tercüman kullanması gibi, tercümanla iletişim kuruyor ve hapse atılıyor.. Karol'sa Dominique'i hapishanede uzaktan da olsa ziyaret ediyor.. Davanın sonucunda çok az da olsa umut olmasına rağmen, Dominique, hapiste kalmaya ve çıktıktan sonra Karol'la -yeniden, evleneceğini işaret diliyle belirtiyor ve Karol'un gözyaşlarıyla film bitiyor..

Genellikle üçlemenin Rouge ve Bleu filmlerinin gölgesinde kalsa da, Bialy de oldukça sağlam bi yapıya sahip: Eşitliği sağlamak için hırs yapan Karol her ne kadar bunu başarsa da, tam anlamıyla mutlu olamıyor-
en azından bu filmlik..
Dominique karakteriyse oldukça ilginç aslında: Kocasının iktidarsız olması sebebiyle boşanıp, tüm film boyunca ondan nefret eder bi profil çizen kadının, finalde "seninle evlenicem.." demesi, tutarlılık ilkesiyle çelişiyor gibi görünse de, bi yandan onu Julie'ye yaklaştırıyor: İki filmdeki kadın da, direnç gösteriyorlar: Julie yaşamak istemediğini kabullenmeye çalışırken, Dominique kendini Karol'u sevmediğine ikna etmeye uğraşıyor.. Ve iki karakter de çeşitli sebeplerle direnç göstermekten vazgeçiyor: Julie kaçamadığı, Dominique'se Karol'u ebediyen "kaybettiği.." için..

Karol'un tutumuysa aşkın gurura engel olmaması sanırım: Zira, Dominique'i çok seven Karol, onu hiçbi şekilde elde edemeyeceğinin farkında.. Başarıya ulaşabileceğini düşündüğü tek planın da işlemesi için Dominique'e yüklü bi para bırakıyor.. Ki, Dominique'in "en azından.." para için geleceğini biliyor.. Kendisi de Dominique'i sevmesine rağmen, mutlu olmadan evvel acı çektirmek istemesi, dahası bunu "aynı.." yöntemle yapması intikam-sevicilerin katharsis sağanağında yıkanmaya sebep oluyor.. Filmin, bu para kazanma hikayesini gerçekçi kılmak için Polonya'ya uğraması oldukça yerinde bi tercih haliyle..

Teknik açıdan üst düzey olduğunu belirtmeye gerek yok tabii..

*: Bu yazıyı The Cape May - Spring Flight To The Land Of Fire eşliğinde yazdım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.