Trois Couleurs: Rouge


"Üç Renk.."'in son filmi Rouge, söyledikleriyle üçleme içinde en çok öne çıkan film: Ve belki de söylemedikleriyle..

Hikayesi şu: Modellik yapan Valentine'in, İngiltere'deki sevgilisi Michel'in yanına gitmeden önceki dönemini anlatıyor film.. Valentine, reklam için fotoğraflar çektiriyor, defilelere çıkıyor, uyuşturucu bağımlısı kardeşi ve annesini birarada tutmaya çalışıyor, bi akşam yolda bi köpeğe çarpan Valentine, köpeğin tasmasında yazan adrese gittiğinde oldukça kötü bi şekilde karşılanıyor.. Köpeği tedavi ettiren ve onun hamile olduğunu öğrenen Valentine, onunla yaşamaya başlıyor.. Derken bi gün Rita'yı bıraktığında Rita kaçıyor ve eski sahibinin yanına gidiyor.. Oraya kadar onu takip eden Valentine, köpeğin sahibini daha yakından tanımaya başlıyor: Eski bi yargıç olan adamımız, komşularının telefonlarını dinleyerek vakit geçirmekte: Evli ve fakat gizli eşcinsel bi adamın telefon konuşmasına şahit olan Valentine, yargıcımıza "bu çok kötü bişii.." minvalli sayıkladıktan sonra onu ihbar edeceğini söylemek için gizli eşcinsel adamın evine gidiyor: Ancak yapamayıp yargıcın yanına geri dönüyor.. yargıçla konuşurken kendi travmalarından da bahseden Valentine'in "normal, anormal, adalet, haksızlık.." gibi kavramları ciddi bi darbe alıyor..

Film boyunca başka bi kahramanımız daha var tabii: Üniversite son sınıf öğrencisi Auguste.. Adeta yargıcın gençliği gibi bi profil çizen Auguste, sevgilisiyle mutlu bi erkek.. Ve fakat onun da hayali yıkılıyor bi süre sonra: Sevgilisi başka bi adamla birlikte olmaya başlayan Auguste neredeyse hayata küsüyor..

Yargıç, tüm komşularına ve polise mektup yazarak kendini ihbar ediyor: Aslında bunu yapma nedeni Valentine'le yeniden görüşmek.. Ve amacına da ulaşıyor.. Doğum gününde Valentine'le uzun bi konuşma yapan ve dost olan yargıç, Valentine sayesinde insanlara (daha doğrusu kadınlara..) karşı güvensizliğini yeniyor-
ki, bu da alışıldık bi temaya dönüşmüş bişii, o yüzden "ay ne güzel oldu.." dedirtmiyor pek fazla..

Üçlemenin leitmotifi "geri dönüşüme şişe bırakan yaşlı.." imgesi karşımıza çıktığında Valentine diğer filmlerdeki karakterlerin aksine ona yardım ediyor..

Ve ertesi gün sevgilisinin yanına gitmek üzere feribota biniyor: Tüm film boyu teğet geçtikleri Auguste da, aynı feribotta.. Ve fırtına yüzünden feribotta ölenler oluyor.. Sadece bikaç kişi kurtuluyor, ki bunlar da üçlemedeki filmlerin başrolleri oluyor.. Olivier ve Julie, Domonique ve Karol, ve Valentine ve Auguste.. Film yargıcın gözyaşlarıyla bitiyor..

Film kardeşlik temasını Valentine ve yargıç arasında kurarken, henüz başlamamış bi aşkı muhteşem bi şekilde anlatıyor.. Anlatmasına da, nedense üçlemede beni en az etkileyen film de Rouge.. Bunun sebepleri üzerine düşünmeme rağmen, çok da tatminkar sonuçlar elde edemedim.. Muhtemelen Valnetine ve yargıç arasında gelişen ilişki buna sebep oldu: Zorlama diil belki ve fakat, oldukça didaktik olan bu ilişki de zaman zaman sıkıcı bi ton kazanabiliyor-
bu histen çabuk kurtulmamızı sağlayansa Jean-Louis Trintignant'ın müthiş oyunu..
Oysa Valentine ve Auguste arasındaki gelişmeyen ilişki çok daha çarpıcı.. Sadece onu işleyen bi film de olabilirmiş gibi geliyor bana..

neysse,, "Üç Renk.." görsel ve işitsel açıdan olağanüstü anlar barındırıyor, keyfini çıkarmak lazım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.