'11 yapımı Drew Goddard filmi The Cabin in the Woods'u tanımlamak için şu cümle yeterli olabilir sanırım: Kült film çekme makinesi ayağınıza geldi.
Korku türünün çok eskilere dayanan mizahla birlikteliğinin olağanüstü meyveleri var. The Evil Dead, A Nightmare on Elm Street, Braindead, Gremlins vs. Ek olarak Scream'in teen-slasher tür şablonuna yeni bir soluk getirmesinin üzerinden 17 yıl geçtikten ve bu süreçte pek çok kendi türünün klişelerini ters yüz eden onca filmden sonra The Cabin in the Woods'u izledikten sonra "yani?" derken bulabiliyorsunuz kendinizi.
Öncelikle filmin "kült oluruz eheh" hesapçılığı hem avantajı, hem de dezavantajına dönüşüyor. Avantaj çünkü filmin "zeki" görünmesini sağlıyor, kendi içinde eğlendiriyor (en çok yönetici ekipteki adamın "oh common" diyerek öldüğü sahneyi sevdim.) Dezavataj çünkü bu kaygı filmi aşağı çekiyor. Hiçbir anında ciddi olmamaya özen gösteren filmin tüm bu catchy trükleri bir yerden sonra kısa süresine rağmen hiç susmayan birini dinleme etkisi yaratıyor, yoruyor. Kendi adıma sıkıldım.
Tüm kapıların açıldığı ve yaratıkların ortaya saçıldığı sahne pek güzel. Ha bir de Japon korku film sektörüne dair tespitleri binyıllar önce Scary Movie ekibi yapmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder