Henry: Portrait of a Serial Killer


John McNaughton'ın '86 yapımı filmi Henry: Portrait Of A Serial Killer, '03 yılına kadar sansürle boğuşmuş bi film-
gelicem en son buna..

Film, Henry Lee Lucas ve Ottis Toole işbirliğini anlatıyor: Ancak, bi belgesel diil, gerçekleri zaman zaman oldukça çarpıtıyor: Hatta en kötü yanı, film çekildiği zaman yaşayan Ottis Toole'u öldürmesi kabul edilebilir bişii diil-
gerçi işin kurgu yanına vurgu yapmak için Ottis'i Otis haline getirmesi de durumu, ne yazık ki kurtarmıyor..

neysse,, film, Henry'yle Ottis'i (filmde her ne kadar Otis diye geçse de, orijinal adını yazıcam..) aynı evde yaşatırken, onların hapishanede tanıştığını söylüyor-
Aslında bi aşevinde tanıştılar..
Çeşitli sorunları olan Ottis'in kardeşi Becky onların yanına taşınıyor, çocuu filan varmış-
gerçekte 12 yaşında kendisi ve Ottis'in kız kardeşi diil, yeğeni ve çocuu yok..
Henry zaten rastgele cinayet işlerken, bi akşam çıktıklarında Ottis de buna dahil oluyor: İki fahişeyi öldürüyorlar.. Sonrasında bi tv satıcısını ve bi aileyi-
filmin en zor sahnesi bu öldürme anını kameraya çektikten sonra Ottis'in evde yavaşlatılmış izlerken 31 çekmesi sanırım..
Becky, bi akşam Henry'nin annesini öldürdüğünü ona "itiraf ettiriyor.." Henry'nin hikayeyi değiştirmesi (bıçakla öldürdüğünü söylerken, sonradan ateş ederek öldürdüğünü söylemesi..) aslında annesini öldürmediğine gönderme yapıyor sanırım: Zira, annesini her ne kadar öldürmek istese de, kaçtıktan sonra kadın hala yaşıyordu: Hastanede ölmüş..
Becky'nin kendisine "yavşamasını.." geçiştiren Henry, dışarı çıkıp eve geri döndüğünde Ottis'in Becky'ye tecavüz ettiğini görmesiyle çılgına dönüyor, kavga ederken Becky Ottis'i yaralıyor (ki, bu da Henry'nin küçükken geçirdiği bi kazaya gönderme..), Henry de öldürüyor.. Cesedi parçaladıktan sonra yola çıkıyorlar, cesedi denize attıktan sonra motele gidiyorlar, o gece Henry, Becky'yi de öldürüyor.. Cesedini yol kenarına atıyor: Film bitiyor..

Filmin, oldukça tehlikeli bi taktiği var: Henry'yi alabildiğine idealleştirirken, Ottis'i de aynı oranda tiksinç gösteriyor.. Henry'nin travmasına yer verir, onu cinsellikten arındırarak adeta bi kahramana dönüştürürken, ondan çok daha kötü travmalara maruz kalmış (anne, abla ve babasıyla yıllar süren ensest, satanist büyük-annesinin öğrettiği/onda uyguladığı öz-yıkım ritüelleri, annesinin kadın kıyafetleri giydirmesi, gençlik yıllarında gay-fahişelik yapması vs....) Ottis'in travmalarına yer vermediği gibi, bildiğin "sapık.." olarak yaftalıyor.. Ve o Becky'ye tecavüz olayıyla da tüy dikiyor: Filmin Ottis hakkındaki bu yanlı tutumu, fecii derecede can sıkarken, diğer yanda "aşık.." kahraman Henry'nin tecavüzlerine "doğrudan.." bi gönderme yok: Becky'yle olan ilişkisindeki handiyse aseksüel olan tutumu öylesine ideal ki, filmin başlarında gördüğümüz cesetlere Henry'nin tecavüz ettiğini düşünmek için esktra efor sarf etmesi gerekiyor, konu hakkında herhangi bi bilgisi olmayan biri, birisinin..

Eet, film daha adından başlayarak sadece Henry'ye odaklandığı için onun hakkında bilgi vermeye çalışması normal, ancak, bunu yaparken, diğer karakterlerine neden "bu kadar.." acımasız olduğunu da sorgulamak gerekiyor..

Filmin, sansürle olan sorunlarıysa, şiddetten kaynaklanıyor: Amerika'da "Porno.." ratingiyle ödüllendirilen film, gösterim şansı bulamıyor, İngiltere'de baştaki cesetlerden bi tanesinin (banyodaki kadın..) olduğu sahne kesiliyor, uzun bi süre yeraltında kalıyor.. '03'te sansürsüz hali dvd olarak basılıyor.. Öyle işte, yanlı tutumu nedeniyle samimi bulamadığım bi film Henry: Portrait Of A Serial Killer-
en ii yanı Henry rolünde döktüren Michael Rooker..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

gerçekleri bu kadar çarpıttıklarını görünce filmden soğumuştum ben de. iyi bir yazı yazmışsın. tebrikler.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.