Albert Fish: In Sin He Found Salvation


John Borowski'nin '07 yapımı belgeseli Albert Fish hakkında.. Daha çok en sansasyonel cinayeti olan Grace Budd (ve biraz da Gaffney..) üzerine yoğunlaşsa da, onun dinle olan ilişkisine de etkili bi bakış atıyor..

Albert Fish, en yaşlı seri katil ve idam edilen en yaşlı kişi olarak kayıtlara geçse de, röntgen filmiyle de tıp tarihinde kalıcı izler bırakmış bi isim: Washington'da doğan, gençliğinde çeşitli işlerle birlikte hem kadın, hem de erkeklere fahişelik hizmeti sunan, evlenip 6 çocuk sahibi, evliyken de başka erkeklerle ilişkiye giren biri, birisi.. Eşi onu terk edince "özgür.." olduğunu hisseden, koyu bi dindar olan (Presbiteryen'miş filmden öğrendiğimiz kadarıyla..), düzenli olarak kiliseye giden Fish, Tanrı'dan küçük çocukları kurban etmesine yönelik emirler aldığını delüzyonlamaya başlayınca çocukları kaçırmaya ve öldürmeye başlıyor.. Yakalanıp, idam ediliyor..

Filmde, görüşlerine yer verilen kişilerden özellikle Joe Coleman öne çıkıyor: Fish'in gönderdiği Budd mektubunun orijinaline sahip olması, çeşitli "aziz.."lerin portrelerini yapan Coleman'ın filme çok da katkısı olmuyor: Coleman'a oranla daha dolu konuşan Katherine Ramsland daha etkili çözümlemeler yapıyor..

Film, etkili bi '30'lar New York'u portresi çıkarırken, Albert Fish'in tüm o kaostan nasıl faydalandığını, şüpehli olarak çok defa gözaltına alınmasına rağmen, serbest bırakılmasını güzelce anlatıyor: Ramsland'in "o zamanlarda polis departmanının araştırma özellikleri çok gelişmemişti, şimdiki gibi databaseleri yoktu.." tespiti de önemli..

Fish'in din için kurban verme güdüsünün altında dört imgeden yola çıkıyor film: Aziz Sebastiane, Aziz Peter, John The Baptist: Bu üç "kurban.."ın korkunç işkencelerle öldürülmesinin Fish üzerinde derin etkiler bıraktığından dem vuran film, sonradan Abraham ve öldürmek için hazırlandığı oğlu Isaac tasvirine geçiyor: Bu noktada Albert Fish'in ağzından şu cümleler dökülüyor: "Melekler Abraham'ı oğlunu öldürmeden önce durdurdular, eğer benim yaptığım yanlış olsaydı melekler beni de durdururlardı.."

Film, Fish'in yamyam eğilimlerini açıklarken de benzer bi metafor kullanıyor: Grace Budd'ın cesedini 9 gün, Billy Gaffney'nin cesedini 4 gün boyunca yiyen Fish'in kendini Son Komünyon'daymış gibi hissettiğini belirtiyor.. Ve bünyesinde toplanan "sapık.." eğilimleri sıra geçişi yapıyorlar: Sadizm, mazoşizm, kırbaçla/n../ma, kastrasyon, kendini kesme, teşhir, röntgen, pedofili, penis emme, oral seks, rimming, koprofil ve undinist eylemler, fetiş, yamyamlık..

Arşiv görüntülerini bolca kullanan film, sonraden çekilen görüntüleri de sepyayla sunuyor: Sepya-sevicileri oldukça tatmin edebilir bu yüzden: Ancak, canlandırmalar bi felaket..

Film boyu düzensiz aralıklarla Fish'in çekilen fotoğrafları gözünüzün önüne geliyor: Ve onlarca saniye Fish'le göz göze geliyor/kalıyorsunuz.. Neler hissettim?? Hissettik?? Hissetti??

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.