La Pianiste #8: Haneke'yi Nasıl Bilir/din/iz??



[Haneke'yi nasıl bilir/din/iz: Hep bu fotoğraftaki gibi di mi??]

Das Weisse Band hakkında yazarken, bu filmle birlikte Haneke'nin yönetmenliğinde yeni bir dönemin başladığını belirtmiştim: Aslında çoğunlukla toplumsal konularda kafa yoran yönetmenin stil tercihleri ve daha "klasik" bir sinemasal dil tutturmasıyla birlikte girdiği bu yeni dönem, çok radikal bir değişiklik gerçekleşmezse eğer Amour'la da devam edecek gibi görünüyor: Ancak öncesine dönmek istiyorum..

Haneke'yi yönetmen olarak cidden seviyorum, hatta kelime anlamıyla da kendisini seviyorum: Uzaktan böyle nemrut filan görünse de, nedense bende hep çok şeker bir intiba uyandıragelmiştir.. Yönetmenlik kariyerinde tek bir kötü filmi bulunmayan nadir ve çağının/yaşayan en önemli yönetmenlerinden biri, birisi: Filmleri her ne kadar takdir edildiği kadar, "tereciye tere satmak"la da sıkça eleştirilir: Kendisi de burjuva köklerine sahip biri, birisi burjuva eleştirisini yine burjuvalara satar vs.. yucinematek'te yaptığım Haneke filmografisi yorumlarında da bu konuda herhangi bir cümle kurmayacağımı belirtmiştim, Haneke hakkında konuşurken de hala beni en çok sıkan iki şeyden biri bu "burjuva eleştirisi" cümlesi zira-
diğeri de "rahatsız seyirler dilerim" cümlesi: Hele bu cümleyi duyduğum/gördüğüm an o ortamdan/kişilerden tamamen uzaklaşıyorum..

neysse,, Der siebente Kontinent filmiyle başlayan üçlemesi kendi içinde oldukça tutarlı olmasının yanı sıra, stil bağlamında da oldukça cazip -hala: Hele hele yıl '11 olmuş ve film/dizilerin her saniyesini sahnenin bile önüne geçen müzikler işgal etmişken, kendisinin müziği "dışarıda" bırakan yönetmenliğine şapka çıkarmamız gerekiyor -hala: Evet, artık vebaya dönüşmüş bu soruna bir çözüm bulunması gerekiyor yani, artık yönetmen/kurgu direktörleri mi bir araya gelir, yoksa ışıkçısından set asistasına herkesin katıldığı bir genel zirve mi yapılır bilemem ama, ciddi anlamda sinemaya zarar vermeye başlayan bu tercihin sonlanması gerektiğini daha çok düşünüyorum: Yeri gelmişken belirteyim..

Üçlemesinden sonra çektiği La Pianiste son derece kişisel bir film olmasının yanı sıra, Haneke'nin yönetmenlik tercihlerinde de ciddi kırılmaların olduğu bir filmdi: Şiddetten başlayalım: O zamana kadar çektiği filmlerde şiddet her şeyiyle "ortada" olmasına, hatta konuları bizzat şiddetin kendisi olsa da, adeta bir Godot gibi, uygulanan fiziksel şiddeti Haneke bize göstermezdi: Oysa La Pianiste'te dakikalarca süren bir şiddet/tecavüz sahnesi izliyoruz-
hayır, Gaspar Noe kadar bayağı bir röntgenceliğe bulanmadan: Anne-kızın birbirlerine attığı tokatlar, kendini kesen bir kadın vs.. Eylemin "kendisi" tüm çıplaklığıyla ortada durmakta..
Müzik: Önceki filmlerinde toplasan 3-4 dk süren müzik kullanımı bu filmde zirve yapıyor-
eh, bunda bir piyanistin yaşamına odaklanmasının payı olduğunu da es geçmiyoruz haliyle..

Karakter kullanımı: Önceki filmlerinde oyuncularına kadrajdaki birer nesne muamelesi yapan ve genel olarak çalışılması en zor yönetmenlerden biri olduğu bilinen Haneke'nin bu filmde, kamerası adeta oyuncularına hayran bir şekilde onların etrafında dolaşıyor-
buna da her ne kadar "karakter filmi" deyip kestirip atmak mümkün olsa da, değil: Zira önceki filmleri de karakter filmleriydi: Daha farklı bir şey var: Huppert faktörü?? Uzun uzun Erika'nın yüzünü izletiyor Haneke bize: Klemmer'in.. Annenin.. 

Değişmeyen şeyler de var: Şiddet.. Haneke'nin şiddete teşneliği, daha doğrusu nedensiz şiddet üzerine kafa yorduğunu filmografisine bakarak anlamak mümkün: Bu açıdan La Pianiste de diğer Haneke filmlerinden çok da farklı bir noktada durmuyor: La Pianiste'te yaptığı çok daha ayrıntılı bir analiz-
sonradan Cache'de bir adım daha öteye götürerek mükemmelleştirdiği: Bu noktada Elfriede Jelinek'in payını da inkar etmemek lazım tabii.. Böylesi bir filme orijin olan o olağanüstü romanı ortaya çıkardığı için..

Başka bir yönetmenin elinde nasıl bir şeye dönüşeceğini merak etmediğim ender filmlerden La Pianiste: Çünkü "şu" haliyle öylesine kusursuz ki, bozulacak diye çok korkuyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.