Okuldaki diğer iki hocayla Schubert'in (belki de şu an dinlediğiniz) Piano Trio No. 2'sunu çalarken, sahne değişiyor ve Erika'nın "gizli" dünyasına dalıyoruz: Kasadan alınan jetonlar giriş biletimiz: Üç kabin de dolu.. Olsun, bekleriz.. Annemize bu "an" için yalan söylemedik mi zaten??
Erika, pendulum: Röntgenciliğin sadizmi, kendini-kesmenin
mazoşizmi.. Kitapta her şey, Erika'nın elinin üst kısmına 4 kesik atmasıyla
başlıyor; ancak o jileti, "damadın geline güldüğü gibi gülen jileti"
her yere yanında götürdüğünü biliyoruz.. Sonra, kendi evinde vajinasını kesiyor
Erika: Diğer insanlar gibi "normal" sevişmek yerine, bağlanmak,
dövülmek, saatlerce hareketsiz kalmak/bırakılmak istiyor.. En sonunda omzuna
yakın bir bölgeye bıçağı saplıyor..
Beri yandaysa peep-show dükkanlarına, arabalı sinemalara
gidip "gözetliyor" Erika..
Sadizm/in/den başlayalım: Sevişen bir çifti gözetlemek,
ya da porno izlemek "hastalıklı" bir şey değil her şeyden evvel:
Seksüel güdüleri sadece röntgenlerken harekete geçen biri, birisiyle karşı
karşıyaysak "bozukluk"tan söz edebiliriz diyor DSM IV.. İşin
normal/hastalıklı boyutuna girmeden, röntgenciliğin sadistik tonu üzerine
yoğunlaşacağım biraz.. İlişkiye giren çift, ya da çıplak bir kadın/erkek/lgbtt "nesne"dir
ve röntgenci "göz"üyle onu kontrol altında tutar.. Sadizmin gizil
biçimi: Ancak kişiyi röntgenciliğe sürükleyen şeyler cinsel birleşmeye karşı
duyduğu isteksizlik olabileceği gibi, kötü bulması da olası.. Ki, Erika'nın
durumunu bu tanımlıyor daha çok..
Seksüel eylemlerde illa acı çekmek,
"aşağılanmak" isteyen Erika'nın cinsel birleşmeye ancak böyle
durumlarda "izin" vermesi, genel olarak seksi "kirli" ve
kötü olara kodlamasından kaynaklanıyor.. Her ne kadar çok az sahnede görünse
de, Erika temizlik konusunda handiyse obsesif.. Avm'de kendisine bir adamın
çarpmasından sonra omzunu siliyor, deri eldivenleriyle genellikle elinde
oluyor.. Kitapta çok daha ayrıntılı işlenen temizlik saplantısının ucu
"insanların birbirlerinin içine girmesi"ni tiksindirici bulmasına
değin uzanıyor..
Profesör olmasına vakit varken daha, bu titri kullanmaya
başlayan; annesinin (de) gazıyla kendisini müzik alanında mükemmel görmesine rağmen,
dünyaca ünlü bir piyanist yerine konservatuarda öğretmen olan, parlak bir
kariyer yerine vasatla yetinmek zorunda kalan Erika'nın başkalarına karşı bu denli
acımasız olmasının sebebi de bu arada kalmışlık: Hep daha fazlasına layık
olduğunu düşünen karakterin daha fazlasını elde edemeyeceğinin farkındalığı
bunları yaptırıyor ona: Bilinçdışında "biliyor" çünkü bunu, henüz
bilincine ulaşmadığı için Erika hala kusursuz sanıyor kendini.. Bilinçdışı bu
inkar bizi şuraya götürüyor: "Erika, kır çiçeği.." Süperegosunun
kölesi.. Baskıcı ve katı süperegosunun kontrolündeki karakter, bu yüzden
"cezalandırılmaya" ihtiyaç duyuyor, bağımlı hale geliyor..
Daha ayrıntılı yazacağım sonra ama, annenin rolünü de es
geçmemek gerek: Kendisi de bir sınır bozukluğa sahip olan anne özelinde şunu
belirtmem gerekiyor: Narsisizm ve diğer sınır bozukluklar adeta bir
"genetik bozukluk" gibi kuşaktan kuşağa aktarılırlar: Çünkü kendisi
de narsisist/sınır bozukluğa sahip anne (ya da bakıcı, diğer ebeveyn vs) çocuğu
da -genellikle farkında olmadan, "bu" şekilde yetiştirir, daha
doğrusu "böyle" olmasında rol oynar.. Zira çocuğun taleplerine
yeterince cevap veremez.. "Anne, deliliğin birinci nesnesi.."
Erika'nın annesi de, kendi sadizmini korkunç bir kılıfla geçiriyor kızının üzerine:
Adeta nefessiz bıraktığı kızını sürekli kontrol eden, başkalarına karşı uyaran,
kendisinden başkasına ait olmasını -asla, istemeyen annenin Erika'yı daha da
delirttiğini-
peki ya baba?? Çok az yer verilse de, babanın da akıl
hastanesinde ölmesinin işaret ettiği "genetik şüphe" var, girmek
istemediğim..
yucinematek'teki ilk La Pianiste yazımda yanlış imlediğim
bir noktayı düzelteyim: O yazıda şöyle demiştim: "Ayrıca, sadece iki
sahneye dayanarak genel bi yoruma ulaşmak istemiyorum ve fakat, Erika'nın,
işemeye erotik bi anlam yüklediği açık: Arabalı sinemada seks yapan çifti
gözetlerken, olduğu yere çömelip işemeye başlıyor: Anna'nın sağ eli
parçalandıktan sonra, hemen tuvalete koşuyor ve işiyor-
belki de, işemek orgazmına (tam olarak cinsel anlamını
kastetmiyorum: Tatmin diyelim..) eşlik ediyor.."
Halbuki düşündüğümden farklı çıkmıştı olay: Erika'nın hep
"en" heyecanlı yerde çişi geliyormuş ve bu küçüklüğünden beri
böyleymiş.. Erotik herhangi bir anlamı filan yokmuş yani.. Bunu da düzelteyim
yeri gelmişken..
Bilinçdışında hissettiği bu "cezalandırılması
gereken" imgenin işaretçisinin peşine düşersek, penis haseti karşılar
bizi.. Ancak değinmek istemiyorum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder