Perfume: The Story Of A Murderer


'07 yapımı Perfume (ki, uzun adını bi daha yazmayı denemiycem..) ii bi film: Bazı anlarda pek fazla tatmin etmese de..

Jean-Baptiste, kokusuz doğan ve fakat inanılmaz bi koku alma yeteneğine sahip biri, birisi.. Hayatı oldukça zor geçiyor: Annesi onu öldü diye bırakıyor, yetimhanede 13 yıl kaldıktan sonra satılıyor, uzun yıllar deri işçisi olarak çalışıyor (vücudundaki izlerin sebebi bu..), Paris'te çoktan çaptan düşmüş bi parfümcüye yeteneğini ispatladıktan sonra onun yanında çalışmaya başlıyor.. Ve fakat, asıl amacı parfüm yapmak diil Jean'ın: Kokuyu sonsuza kadar saklayabilmek.. Dustin Hoffman'ın şahane oyunuyla canlandırdığı Baldini ona mesleki "sır.."ları öğretse de, bu, Jean için yeterli olmuyor ve kokunun Roması Grasse'a gidiyor.. Orada da koku saklama deneyleri yapan Jean, sonunda başarıya ulaşıyor ve fakat, çoktan seri-katile dönüşmüş bi hale geliyor.. Başyapıtını tamamladığında yakalanıyor ve fakat, işler yöre halkının beklediği şekilde gitmiyor..

Patrick Süskind'in en ünlü romanından uyarlanan film, ana hikaye bağlamında romana oldukça sadık bi şekilde ilerliyor, Jean'ın kokusunun olmayışını erken diil de, sonradan seyirciye vermesi dramatik yapı düşünüldüğünde sırıtmıyor-
"aa, bak görüyo musun: Yazık, ondan böyleymiş zaar.."-
jean'ın koku sahibi olmak için üzerine boca ettiği "parfüm.." kısmının çıkarılmasının da sebebi bu..
Ayrıca dönemin toplumsal yapısı üzerine de pek söz etmiyor, ancak bunları anlatmaması filmin aleyhine işlemiyor..

Filmin, kokuyu konu ederken, atıf yaptığı efsane oldukça etkileyici: Mısır'daki bi mezarda açılan bi parfümün yaşattığı etkiden bahsediyor Baldini.. Jean da, "aynı.." parfümü sentezliyor: Çeşitli kadınları öldürdükten sonra onların esanslarını alıyor-
bu noktada, bi sahne oldukça ilginç: Çalıştığı yerde Jean'dan nefret eden adamın, onun hazırlamakta olduğu parfüm kokusunun etkisiyle aniden kibarlaşması, hoş bi anekdot-
da, işte hızını alamıyor film/roman: Jean'ın yakalandıktan sonraki infaz sahnesi, fecii abartılı bi boyut kazanmış bi halde servis ediliyor: Eet, koku yabana atılmayacak kadar önemli bi mesele de, "böylesi.." bi grotesklik (hayır, orgy sahnesinden bahsetmiyorum: Jean'ın arabadan indikten sonra başlayan ve orgy esnasına kadar olan bölüm..) filmden fecii uzaklaştırıyor: Eet, Mısır'daki mezarda bulunan parfüm gibi etki yapıyor yapmasına da, işler bu boyuta geldiğinde "e yani??" derken bulabiliyorsunuz kendinizi-
orgy sahnesinde de, sadece kadın-erkek ve kadın-kadın eşleşmesi görmekteyiz misal??
Ayrıca parfümün sadece kadınlardan elde edilmesi/-ebilmesi de düşündürüyor zaman zaman: Romanın kahramanının erkek olmasından kaynaklandığı ortada da, ne biliym, ayrıntılar da önem kazanabiliyor işte böyle durumlarda..
Aynı groteskliğe sahip final de fecii sıkıcı misal..
neysse,, genel olarak başarılı olmasına rağmen, sonlara doğru ivmesini yitiriyor Perfume..

*: Bu yazıyı Ran Danker - Ani Esh eşliğinde yazdım-
"ben de: ben de.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.