Food, Inc.


'08 yapımı Food, Inc.. insanı fecii şekilde geren bi belgesel.. Konu yiyecek olunca, ister istemez endişeleniyorsunuz.. Film, her ne kadar Amerika'daki duruma odaklansa da, üç aşağı-beş yukarı dünyanın her yerinde benzer tabloların olduğunu biliyorsunuz..

Film, olağanüstü güzel bi tespitle açılıyor: Marketten aldığımız ürünlerin üzerinde çiftlik resimleri olmasına, "doğal.." vurgusu yapılmasına rağmen, günümüzde hala bunun böyle olup olmadığını merak ederek, araştırmaya başlıyor.. Ve tabii ki, korkunç sonuçlara ulaşıyor..

Kendi adıma, vejetaryen diilim.. Özellikle de deniz ürünlerine hastayım.. Kırmızı eti, sadece özel yemeklerde, beyaz etiyse arada bi tüketirim.. Her ne kadar bu etlerin berbat yöntemlerle üretildiklerini bilsem de, damak zevki filan, vazgeçemiyoruz işte.. İşte bu belgeselde de, preslenen domuzları, normal bi tavuktan 2 katı kadar büyüklüğe sahip tavukların 48 günde "yetiştirildiklerini..", ineklerin otla diil de mısırla beslendiğini öğrenmek, korkunç bi etki yapsa da bünyede, belgesel bittiğinde "bundan sonra kırmızı ve beyaz et tüketmiycem.."le, "e yani??" arasında salınırken bulunuyorsunuz kendinizi-
gelicem buraya yine..

Filmdeki anlatıcılar, iki önemli dönüşümden bahsediyorlar: McDonald's'ın sektörde yaptığı "devrim.." ve Amerika'daki mısır ve soya üretiminin abartı bi şekilde artması..
McDonald's'ın kar marjını artırmak ve giderlerini düşürmek için çeşitli önlemler almasının, gıda sektörünü (adeta geri döndürülemez..) bi dönüşüme uğratması çarpıcı bi şekilde ortaya konuyor belgeselde: İşçilerin sadece tek görevlerinin olmasının işgücü kaybını "önemsiz.." hale getirmesi ve bu sayede oldukça düşük ücretli işçi çalıştırabilmesi ve şirketin sürekli olarak artan et, patates, salata, domates (ve dahi elma: ohaa..) ihtiyacını karşılamak için üreticilerin çeşitli yöntemler geliştirmesi şu anki durumun asıl sebebi olarak göze çarpıyor.. Artan ihtiyacı karşılamak için hayvanlar sağlıksız koşullarda hızlıca "şişirilirken..", sebze ve meyveler de çeşitli katkı maddeleriyle menülerdeki yerlerini alıyorlar..

İkinci olaysa, Amerika'daki korkunç mısır ve soya üretimi: Mısır ve soyanın bu denli verimli ve fazla üretilmesi/-ebilmesi, ucuz olmasını da beraberinde getiriyor haliyle: Ve piyasadaki çoğu ürünün içeriğinde kendine yer bulabiliyor.. Ki, ürün skalası o kadar geniş ki, insan yediklerinden tiksiniyor.. Bu noktada özellikle Monsanto'nun soya patentini alması ve buna dayanarak "hak.."kını koruma çalışmalarına ayrılan bölüm oldukça doyurucu..

Bunun dışında film kapsamlı bi konuyu görece kısa bi sürede özetlemek zorunda kaldığından, episodik bi şekilde ilerliyor.. Arada bi, izleyeni ferahlatmak için eklendiğini düşündüğüm tablo gibi genel planlara başvuruyor: Ki, ii de yapıyor-
gerçi, belgeseli tökezlettiğini de iddia etmek mümkün olabilir..
Çeşitli dava örneklerine de yer veren Food, Inc., yiyeceklerin nasıl bu kadar "ucuz.." olabildiği konusunda yeterli bi içerik sağlıyor..

(Paranteze geri dönüş..)
Food, Inc. aynı zamanda aktivist bi film-
ki, bu yönüyle bile takdire değer: Finalinde seyirciyi bişiiler yapmaya davet ediyor.. Ancak, gıda sektöründeki (filmde dendiği gibi..) "tohumdan markete kadar.." olan süreç öylesine kapalı bi sistem ki, tüketicinin neler yapabileceği konusu muallakta kalmaya devam ediyor: Organik ürünleri öneren belgesel, eet, "ideal.." bi çözüm sunuyor ancak, marketten "pahalı.." sebze/meyve almak yerine, "ucuz.." olduğu için hamburgeri tercih eden aile gibi, sacın ekonomik ayağı konusunda pek laf etmiyor.. Bu bağlamda biraz ütopik kalsa da, olağanüstü bi girişim Food, Inc.. Amerika'da sadece 155 salonda gösterim şansı bulabilmesi bile büyük bi başarı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.