Madame Bovary


'91 yapımı Claude Chabrol filmi Madame Bovary, Gustave Flaubert'in klasik eserinden uyarlanmış, güçlü bi film.. Bunun tabii ki çeşitli sebepleri var: Isabelle Huppert ve hikayesi..

Emma Bovary, babasının çiftliğinde yaşıyor: Karşısına çıkan ilk erkek olan doktor Bovary'yle evlenip, kasabaya taşınıyor.. Ancak o kadar sıkılıyor ki, giderek kendini önce eşinden, sonra sevdiği şeylerden yalıtıyor.. Gittikleri bi balo, Bovary için adeta bi oksijen çadırı işlevi görüyor, orada mutlu olan Bovary, başka balo yapılmadığı için iice kötüleşiyor.. Ve eşi, durumu düzeltmek için, başka (ve daha büyük..) bi kasabaya taşınmayı teklif ediyor.. Yeni kasabaya gittiklerinde karşısına çıkan Leon Dupuis'den oldukça etkilenen Bovary, vaktini onunla geçirmeye başlıyor ve fakat aralarındaki çekimi inkar etmemekle birlikte, bişii yapmıyorlar.. Doğum yapıyor Bovary sonrasında, baloda duyduğu ismi kızına koyuyor-
bu ayrıntı bile çok şey anlatıyor aslında..
Dupuis'yle olan ilişkisinde zorlanan (fiziksel çekime karşı koymak..) Bovary, pederle konuşuyor, ancak hiçbi fayda sağlamıyor bu.. Ve Dupuis, gidiyor..
Kasaba şenliklerinde karşısına Rodolphe çıkıyor.. Ona karşı koyamayan Bovary, eşini de aldatmaya başlıyor.. Bu durum, semtin lüks ürünler satan kişisinin işine geliyor, zira Emma sürekli yeni (ve pahalı..) şeyler alıp, bi kısmını kendine, bi kısmını da Rodolphe'a hediye ediyor.. Ve fakat, tam da kaçacakları sırada terk ediliyor Emma..
Bununla başa çıkamayan Emma, çok kötüleşiyor ve eşi onu operaya götürüyor.. Orada Dupuis'yle karşılaşan Emma, yeni bi ilişkiye daha yelken açıyor.. Günleri güzel geçerken, lüks eşya satan adam Bovary'nin borçları için eve yazı gönderiyor ve bu, Bovary'nin sonunu hazırlıyor..

Aslında ben Madame Bovary'yi pek sevmem genel olarak: Hatta romanın sonunda Bovary intihar etmeseydi, nefret bile ederdim diye düşünüyorum: Zira, dünya edebiyatında da çokça örneği bulunan "toplumsal kuralların dışına çıkan kadının cezalandırılması.." ekolünden: Bu tür yapıtlardaki erkeklerin fecii "ii.." olmaları beni fena halde rahatsız eden bişiidir-
aslında bu kronik bi durum: Zira, "ilk insan.." öyküsünde bile "suçlu.." kadındır, "kutsal.." metinler bile kadının "yetinmez.." bi yapısı olduğunu söyler/öngörür: İşte bu anlayış, katıksız olarak Bovary'de de kendine yer bulur: Ve fakat, finalde Bovary toplum ya da başka bişiiyle cezalandırılmaz: Kendi sonunu kendini hazırlar.. Bu özelliğiyle biraz da olsa "normal.."leşmesi, görece ii olsa da, toplamda Bovary'yi sevmediğim gerçeğini değiştirmiyor..

Film, kendi yorumunu katmadan olanları anlatıyor: Oldukça ii kotarılmış bi şekilde hem de.. Filmin oyuncu kadrosu döktürse de, Isabelle Huppert'in oyunu ve oyun tercihleriyle kendisine -bi kez ve daha kim bilir kaçıncı kez, hayran bırakıyor: Rodolphe para vermeyi reddettiğinde tiradı olağanüstü.. Ayrıca oyun tercihleri de kendisine hayran bırakıyor: Dupuis'yle olan sahnelerinde gayet doğal bi oyun çıkaran Huppert, Rodolphe'la olan sahnelerinde bilinçli bi şekilde overactingi seçiyor.. Eşiyle olan sahnelerindeki yüzündeki buz gibi ifadeye hiçbişii diyemiyorum.. Nefes kesecek kadar olağanüstü çünkü..
Bi de ben de o bonelerden istiyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.