Das Weisse Band - Eine Deutsche Kindergeschichte


Michael Haneke'nin şimdilik son filmi Das Weisse Band, olağanüstü olmasının yanı sıra, Haneke'nin sinemasında ikinci bi dönemin de başlangıcını işaret ediyor bana kalırsa..

Hikayesi şu: Almanya'nın bi köyünde önce bi doktor atından düşerek yaralanıyor, sonra türlü çeşitli "kötü.." olay meydana geliyor, halk (ve baron..) suçlu avına çıkıyor, olaylar kontrolden çıkınca başka dedektifler de geliyor ve fakat, kimse bu olayları kimin yaptığını bilmiyor.. Aslında çok da önemli diil bu.. Köydeki üç kişi oldukça iktidar sahibi: Baron zengin olduğu için, papaz din adamı olduğu için, doktorsa insanları tedavi ettiği için-
öğretmeninse bi iktidarı yok..
Baron'un ahırı ve oğlu bu "kötülük.."ten zarar görünce, ilişkisi de sekteye uğruyor..
Peder, kendi çocuklarını eve geç geldiği için fecii şekilde cezalandırırken, onların bu kadar "kötü.." olabileceğini inkar ediyor..
Doktorsa köyün ebesiyle "gizli.." bi ilişki yaşarken, aynı zamanda kızıyla ensest soslu bi ilişki deneyimliyor..

Film, iki kuşağı karşı karşıya getirirken, dönüşümü olağanüstü bi şekilde resmediyor.. Kendi kurallarını din ve sınıf bilinciyle oluşturmuş toplumun yaşlı bireyleri, imzaladıkları o görünmez sözleşmeye uygun davranır ve bu şekilde "düzenli.." bi hayat sürerken, yeni kuşak, açık açık olmasa da, gizli ancak olağanüstü güçlü bi dirence sahip bi şekilde buna karşı çıkıyor.. Çocukların hedef aldıkları "şey.."ler bu yönüyle oldukça sembolik anlamlar taşıyor: Olaylar doktorun geçeceği yola tel gerilmesiyle başlıyor.. Baronun oğlu kaçırılıp dövülüyor, ahırı kundaklanıyor, ebenin çocuu da dövülüyor, hatta neredeyse kör oluyor, papazın kuşu öldürülüyor-
çiftçinin eşinin ölümüne ve sonra yaşananlara ayrı bi parantez açıcam..

Aralarında güçlü bi iletişim olduğunu düşündüğüm çocuklar, çeşitli dürtülerle (kendilerini korumak, mesaj vermek, sınıf kini vs..) eyleme geçiyorlar: Olaylar kontrolden çıkmaya başladıklarında çocuklardan biri, birisi dayanamıyor ve öğretmenine anlatıyor bu olayı.. Ve fakat, iki çocuk ve iki sahne kilit öneme sahip..
Martin'in "Tanrı'ya beni öldürmesi için bi şans verdim.." repliği.. Martin'in inanılmayacak kadar soğukkanlı söylediği bu cümle, aslında onun için bi dönüm noktası: Tanrı'ya inanmaktan vazgeçiyor..
Diğer çocuksa, papazın küçük oğlu: Bulduğu yaralı serçeye bakmak için babasından izin isteyen ve olur alan çocuk (adını unuttum..) serçe eski haline geldiğinde onu öldürülen kuş yerine babasına takdim ediyor.. Babası tarafından hiç cezalandırılmamasının, beyaz kurdele takmamasının sebebi bu: Kurulu düzene itaat etmeyi "öğrenmiş.." olması..

Çiftçinin eşinin ölümü ve akabinde yaşananlarsa, klasik suç-intikam düzleminde ele alınabilir: Kadının oğlu buna karşı gelir ve kendince intikam alırken, her defasında babasının engellenmesiyle karşılaşıyor.. Sınıfsal farklılığı içselleştirmiş babaya karşılık, "çılgın.." bi oğul..

Haneke'nin küçük bi köyden Avrupa tarihine kendi gözünden baktığı bu çalışmayla, Haneke'nin filmografisindeki değişimleri de incelemek gerektiğini düşünüyorum: La Pianiste'e kadar, şiddeti göstermeyi tercih etmeyen Haneke, bu filmle birlikte şiddeti (özellikle de Cache'deki o olağanüstü intihar sahnesinde misal..) "saklı.." tutmak yerine, göstermeyi tercih etmeye başlamıştı-
ancak gösterdiği "porno.." sınırına hiç girmedi, o ayrı..

Das Weisse Band'sa, daha çok Le Temps Du Loup, Cache ve 71 Fragmente Einer Chronologie Des Zufalls'a yakın duruyor, ancak şu farkla: Haneke'nin şimdiye kadar hiç olmadığı kadar stilize.. Hikayesini klasik bi akışla sunması, voice-over kullanması da şimdiye kadar pek tercih etmediği anlatım teknikleriydi.. Ana-akım sinemaya göz kırpma olarak yorumlanabilecek (özellikle de Funny Games U.S. düşünüldüğünde daha bi anlam kazanıyor..) bu tercihi , "sakinleşmek.." olarak da yorumlamak mümkün-
olgunlaşmak diyecektim de, "ohaa.." dedim bi an kendime..

Haneke ne düşünüyordu bilmiyorum ama, bu tercihleriyle Das Weisse Band, hiç olmadığı kadar "klasik.." bi film olmuş.. Kendisinin başyapıtı bana göre hala La Pianiste ve fakat, filmografisindeki en "olgun.." (dedim..) ve başarılı filmi olmuş..
Olağanüstü teknik işçiliği, mükemmel görüntüleri ve müthiş oyuncu performansları da cabası..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.