Kitabıyla Birlikte: Salo O Le Giornate Di Sodoma


"4 Ocak:
16. öykü: Yalnızca çok yaşlı kadınları kırbaçlayarak becermeyi seviyordu..
17. öykü: Becerilirken, o da yaşlı adamları beceriyordu..
18. öykü: Kendi oğluyla bi oyun düzenlemişti..
19. öykü: Yalnızca çok çirkin kadınları, zencileri ya da engellileri becermek istiyordu..
20. öykü: Ensest, zina, sodomizm ve kutsal şeylere hakareti birlikte yapmak için evli kızını mayasız ekmekle becerdi..
O akşam, Zelamir, dört arkadaşa anal ilişki için teslim edildi.."
Kitaptan (eheh, hep bunu yapmak istemiştim..)

Kitapla film arasındaki en büyük fark, Sade'ın dünyayı algılayışıyla, Pasolini'nin algılayışından kaynaklanıyor: Rahatlıkla öjenik olarak nitelenebilecek olan Sade'ın kitabındaki seks/tecavüz/bok yedirme vs.. erotize edilirken, Pasolini filmindeki sahnelerin hiçbirini erotize/estetize etmez..

Hikaye şu: Blangis Dükü, Piskopos, Başkan Curval ve Durcet oldukça zengin kişilerdir ve fantezilerini gerçekleştirmek için ıssız bi şatoya gitmeye karar verirler: Yanlarındaki kişilerse şunlar:
Kendi kızları:
Constance: Durcet'in kızı.. Dük'le evli..
Adelaide: Başkan'ın kızı.. Durcet'le evli..
Julie: Dük'ün büyük kızı.. Başkan'la evli..
Aline: Kayıtlarda Dük'ün kızı olarak geçmesine rağmen gerçekte Piskopos'un kızı.. Aynı zamanda Dük'ün kadınlarından biri, birisi..

Hikaye anlatıcıları:
La Duclos: Birinci anlatıcı..
La Champville: İkinci anlatıcı..
La Martaine: Üçüncü anlatıcı..
Desgrandes: Dördüncü anlatıcı..

İhtiyar kadınlar:
Marie, Louison, Therese, Fanchon: Görevleri çirkinliklerini göstermek..
Genç kızlar:
Augustine, Fanny, Zelmire, Sophie, Colombe, Hebe, Rosette, Michette: 12 ila 15 yaşlarındalar..
Genç erkekler:
Zelamir, Cupidon, Narsis, Zephire, Celadon, Adonis, Hyacinthe, Giyon: 12 ila 15 yaşındalar..
Sikiciler:
Herkül, Antinoüs, Brise-cul, Bande-au-ciel: Diğer dördünün ismi kitaptaki giriş bölümünde yazmıyor-
diğer bölümlerde yazıyodur muhtemelen de, bakmaya üşendim..

Bu ekip, şatoya gittiklerinde hikaye anlatıcılarının anlattıkları öyküleri dinliyorlar.. İlk bölüm (kitapta, en uzun anlatılan bölüm bu..) fanteziye giriş gibiyken, diğer bölümlerde işin içine çok daha fazlası dahil oluyor..

"22 Ocak:
104. öykü: Dişlerini parçaladı ve iğnelerle dişetlerini kopardı: Bazen yakıyordu..
105. öykü: Kızın elinin bi, bazense bikaç parmağını kırıyordu..
106. öykü: Ayaklarından birini çekiç darbeleriyle şiddetle ezdi..
107. öykü: Bi bileğini çıkardı..
108. öukü: Boşalırken ön dişlerine bi çekiç darbesi indirdi: Asıl zevki, önceden ağzını fazlasıyla emmekti..
O akşam Dük, Rosette'in bekaretini arkadan bozdu: Organı onun kıçına girdiği anda Curval küçük kızın iki korkunç acıyı aynı anda hissetmesi için bi dişini söktü.. Aynı akşam, ertesi günün kutlamalarını bozmamak üzere kız topluluğa teslim edildi.. Curval, kıçına boşaldığında (en son o kalmıştı..), küçük kızı sille tokat tüm gücüyle yere devirdi.."
Kitaptan..

Film ve kitabın farklılıkları hikaye düzleminde diil de, bunu yansıtış biçimlerinden kaynaklanıyo tabii.. Sade, meseleyi sadece ahlak düzleminde ele alıp, her ne kadar o dört kişinin miras, dolandırıcılık, cinayet gibi sebeplerle zengin olmasını anlatmasına rağmen, sınıf ayrımına girmiyor, dahası güçlülerin kendisinden daha güçsüz olanlara acı çektirme/bundan zevk alma dürtüsünü dünyanın düzeninin bozulmaması için gerekli bile görür, bu da yetmezmiş gibi doğrudan okuyucuyu muhatap alıp, ona ucuz ahlak dersi vermeye çalışırken, Pasolini filmdeki seks/tecavüz sahnelerinde özdeşleşmeyi acı verenler üzerinden diil de, acı çekenler üzerinden kurup, bunu da görsel/metinsel imgelerle (açılıştaki bilgilendirme notu, koruma/askerlerin üniformalarındaki gamalı haçlar, Hitler konuşması, yemek masasında söylenen şarkı..) destekliyor..

"29 Ocak:
138. öykü: İspanyol balmumu akıtarak iki gözü kör etti ve gözleri akıttı..
139. öykü: Bi memeyi kızgın demirle dağladıktan sonra kökünden kesti..
140. öykü: Kızı kırbaçladıktan ve becerdikten sonra iki kalçasını da kesti, bunları yediği rivayet ediliyordu..
141. öykü: Kızın iki kulağını kökünden kesti..
142. öykü: Yirmi parmağı, klitorisi, meme uçlarını, dilini kesti..
O akşam Aline dört arkadaş tarafından acımasızca becerildikten sonra (her ayak ve elinden bi arkadaş olmak üzere..) 4 parmağının kesilmesine mahkum edildi.."
Kitaptan..

Film, Baudelaire'den, Nietzsche'ye kadar bikaç kişiye referans veriyor: Dahası, bi sahnede kurban kızlardan biri, birisi "bizi niye yüz üstü bıraktınız??" diye haykırıyor (İsa-göndermeli..)
Ve fakat efektler korkunç, çekildiği dönemde dahi sırıtan penis/dil kesme, Cüneyt Arkın filmlerinde belki de daha iilerini gördüğümüz dağlama sahneleri var.. Dahası tüm oyuncular kasık peruğu kullanıyor..
Dük rolünde Paolo Donacelli, Başkan rolünde Aldo Valletti ve anlatıcılardan Maggi rolünde Elsa De Giorgi ve piyanist rolüyle Sonia Saviange oldukça iiler.. Piskopos rolündeki Giorgio Cataldi'yse Udo Kier'e fazlasıyla benziyor..

Sonuç olarak, elindeki malzemeden teknik ve dramatik açıdan sorunları da olsa, faşizm eleştirisi çıkardığı için Pasolini takdiri hak ediyor: O da gayet Sade gibi işin kolayına kaçabilir ve "dünyanın düzeni bu: değiştiremiyoruz, öyleyse kabulenmemiz lazım.." diyebilirdi..

*: Bu yazı Battle of Mice - Bones in the Water loopa alınmış bi halde yazılmıştır: "i've got a present for you: it's made from pieces of my skin.."

2 yorum:

Adsız dedi ki...

neden bu kadar ayrıntılı yazdınız o yapılan işkenceleri anlamadım. bunu yargılamak için sormuyorum. hoşunuza mı gidiyor? yoksa başka bir amaç için mi yazdınız? ben o filmi sahneleri atlaya atlaya zor bela izlemiştim. sizin bu kadar ayrıntısıyla yazmanız beni şaşırttı açıkçası.

Adsız dedi ki...

bir filmi atlayarak izlemek, size o filmin ne olduğunu anlatamaz maalesef. gerçekten işkencenin işkence oluşundan başka ne olduğunu keşfetmek için atlamadan izlemeniz gerekirdi ki ben 12 yaşındayken okuduğum bu kitapta işkence diye tasavvur ettiğiniz şeylerin işkenceden daha fazlası olduğunu düşünüyorum.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.