Cronenberg'in yönettiği '07 yapımı Eastern Promises'in
"en" özelliğinden bahsederek başlayayım: Kariyeri boyunca
"sadece kadın oyuncuların vücudunu gösteriyor.." diye eleştirilen
yönetmen, Eastern Promises'teki antolojik hamam sahnesiyle eleştirilere son
noktayı koydu..
Tatiana, 14 yaşında Rusya'yı terk ederek, bir arkadaşı
sayesinde Londra'ya geliyor, ve tabii ki mafyanın eline/içine düşüyor..
Kirill'in başarısız tecavüz girişiminden sonra Semyon işi halledip, uyuşturucu
verdikleri genç kadını fahişeliğe zorluyorlar, ve fakat Tatiana hamile kalıyor
ve kaçıyor.. Olayların fitilini ateşleyen bu kaçış sonrası film, birçok koldan
akmaya başlıyor, mafya içi hesaplaşmalar, Anna'nın verdiği mücadele, FSB ajanı
Nikolai'ın mafyanın tepe noktasına çıkması vs..
Açıkçası filmi diyelim bir Gomorra gibi belgesel tadında
izleyemiyorsunuz, çünkü soğuk savaştan beri Rus'lara (genelleyelim eski
SSCB'ye) karşı oluş/turul/an önyargının izlerini bu filmde de sürmek mümkün..
Evet, film birçok gerçeği yüzümüze çarpıyor: Ekonomik zorluklar yüzünden
ülkelerinden kaçıp başka ülkelerde fahişelik yapmak zorunda kalan/bırakılan
kadınlara "Nataşa" kültürüne sahip bir ülke olarak biz de çok
yakından tanıklık ediyoruz.. Oligarkların inşa ettikleri zengin dünyanın
giderek mafyalaştığını da.. Filmin mekan olarak Londra gibi kozmopolit bir yeri seçmesi de bu açıdan sorgulanabilir: Çok-kültürlülük bağlamı,
filmin bir yerinde Stepan'ın ırklar hakkında söyledikleriyle zıvanadan çıkıyor:
Çeçenler hakkında söylenenler vs.. Kirill'in hakkındaki (ve alttan alta filmde
de hissettirilen) "ibne"liği filan.. Filmdeki karakterlerin eylem/söylemleri,
dediğim gibi belgesel tadından uzaklar.. Nikolai'ın aslında bir ajan olması da
meseleye iyice tuz biber ekiyor.. Eh, çünkü soğuk savaştan beri biliyoruz ki,
Ruslar -hep, "kötü adam"lar, öyle böyle değiller..
Filmin, tek ilginçliği şu: Ruslar'la savaşanlar da (Anna,
Nikolai) Rus.. Ancak bu ilginçlik de sorunun "kültürel" olduğuna
işaret etmek gibi dezavantaja sahip..
Evet, son derece sert bir film Eastern Promises, ancak bu,
dünyada sadece Rus kültürü/ekonomisi/mafyasına ait bir olgu değil: Taylandlı
çocuk-fahişeler, Çinli çocuk-işçiler, beyaz kadın ticareti, uyuşturucu
ticareti, cins hayvan ticareti vs.. Liste uzayıp gidiyor.. Kimi zaman
devletleşen organize örgütler hakkında konuşmak için meseleye ırk bazında değil
de, daha geniş bir perspektiften bakmak gerektiğini düşünenlerdenim.. Çünkü bu
örgütler tek başlarına çalışmıyorlar..
Oyunculukların hepsi üst düzey..
"Siktirin gidin.. Orospu.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder