Dünyayı Kurtaran Adam



Çetin İnanç'ın Cüneyt Arkın'ın senaryosundan çektiği '82 yapımı filmi Dünyayı Kurtaran Adam'ı içermeyen bir Türk filmi seçkisi düşünülemezdi, değil mi?? O yüzden listede sırası daha öncelerde olmasına rağmen, ısrarla erteledim ve ancak bugün yazıyorum..

Filmin hikayesini özetlemekle filan uğraşmayacağım: Star Wars'un edindiği başarı sonrası (tıpkı Lord Of The Rings uyarlaması sonrası her yerimizi fantastik evrenlerin sarması gibi) Türkiye'nin ilk bilim-kurgusunu çekmeye yeltenen ekibimiz, ortaya son derece "tuhaf" bir şey çıkarıyorlar.. Aslına bakarsanız, bu filme gelmeden önce karakter serilerini konuşmak lazım.. Tee '39 yılından itibaren devam eden bir Superman serisi var mesela.. Ya da daha eskiye gidersek Agatha Christie'nin, Arthur Doyle'un yarattığı dedektifler, Barbie gibi bebek serileri şunlar bunlar: Bu karakterlerin en önemli özelliği eğer trendleri kendileri belirlemiyorlarsa değişime ayak uydurmalarıdır.. Bu açıdan baktığımızda da sinemamızda bir Cüneyt Arkın gerçeği var: Kariyerine romantik filmlerle başlayan aktörün, uzun bir dönem Türk sinemasının tek aksiyon oyuncusu olmasının getirdiği bir Cüneyt Arkın serisi var: Canlandırdığı karakterlerin adları değişse de, biliyoruz ki onların hepsi aynı: İşte bu açıdan baktığımda Dünyayı Kurtaran Adam da "Kara Murat Uzayda" şeklinde değerlendirilebilir (ki ben öyle yapıyorum) Cüneyt Arkın'ın kariyeri düşünüldüğünde: Çünkü film her ne kadar çok farklı zaman/mekanda geçse de, Orta Çağ'da geçen Battal Gazi/Kara Murat serisinin şablonunu takip ediyor.. Tipik bir Superman, Hercule Poirot bölümü/kitabı gibi..

Ve buraya kadar filmle ilgili tek bir sorunum yok: Battal Gazi/Kara Murat serisi kendi içinde ne kadar tutarlı ve faşistse Dünyayı Kurtaran Adam da kendi bağlamı içerisinde o kadar tutarlı ve faşist (politik doğrucu günümde değilim malesefbugün..) Yani filmin kötü adamının Bizans Kralı olmasıyla, dünyayı ele geçirmek isteyen beyinsiz bir uzaylı (filmin açılışında uzaylıların tek eksiğinin beyin olduğu bilgisi verildiğinden söyledim bunu) olması arasında biçim açısından ne kadar fark varsa, içerik açısından hiçbir fark yok.. Cüneyt Arkın'ın canlandırdığı karakterler arasında tek bir fark olmaması gibi.. Teorim şu yönde: Yapımcılar Star Wars sonrası Cüneyt Arkın serisinin Orta Çağ'dan 2300lere sıçrayarak devam etmesini planlıyorlar ve fakat film batınca bu hevesten vazgeçiliyor.. 

Ki baktığınız zaman Dünyayı Kurtaran Adam'la Battal Gazi/Kara Murat'ın tiye alınma sebepleri hep aynı olmuştur: Hikayenin mantık sınırlarını zorlayacak şekilde akması, bütçesizlik yüzünden kötü çekilmiş sahnelerle alabildiğine dalga geçilmesi (hatta Gani Müjde Kahpe Bizans gibi saçma sapan bir projeyle bundan para bile kazanmayı başarmıştır), bütün filmlerde aynı olan dövüş sahneleri vs.. İşte burada şu sorunun sorulması gerekiyor: Neden diğer filmler yerine Dünyayı Kurtaran Adam kült olmuştur??

Bunun cevabı da son derece açık: Çünkü bu filmi Türkler kült statüsüne yükseltmedi.. Çok ilginç bir biçimde filmin yurtdışında delicesine taraftar toplamayı başarmasının akabinde filme ülkesinde iade-i itibar yapıldı.. Uzun süredir neredeyse her üniversitenin sinema günlerinde gösterimi yapılmasının sebebi de bu "yurtdışı onaylı" imajın etkisi-
tıpkı Ayşecik ve Sihirli Cüceler Rüyalar Ülkesi'nde olduğu gibi-
gerçi bu filme Türkiye'de gösterim düzenlenmiyor hala: Tarantino henüz hakkında yorum yapmadığı için olabilir mi??
O yüzden herhangi bir Türk gelip (de) bana Dünyayı Kurtaran Adam hakkında bir şeyler söylemeye başladığında ciddi anlamda yabancılaşıyorum o kişiye, sinemaya bakışımıza..

Her şeyden öte filmin asıl sorunu bunlar da değil: Açıkçası bu film sonrası Çetin İnanç'a yönetmen demek için akli melekelerini kaybetmiş olmak gerekiyor: Hiçbir izin almadan kullandığı görüntü ve seslerle ortaya çıkardığı "şey" belki bir film olarak adlandırılabilir, ancak bu, kendisinin bir intihalci olduğu gerçeğini değiştirmiyor: Çünkü ortadaki eylem ne bir gönderme, ne bir pastiş ne de Tarantino'nun yapmaya bayıldığı bir yeniden-üretim: Basbayağı görüntü/ses çalıyor Çetin İnanç, açıklamasını da "setleri sel basmıştı" olarak yapıyor bunun: Oha yani.. Hakikaten.. Senaryoda da aynı yaklaşımı görmek mümkün: Ali ve Murat'ın konuşmaları sanki daha demin Hollywood'daki 3. sınıf bir "birlikte çalışan iki polis" film setinden çıkmış gibi.. Korkunç.. Aralarındaki yakınlık da dikkate değer: İki sahne söyleyip ayrıntıya girmeyeceğim: Ali Murat'a bir sahnede "eğer akıllı olsaydın kadın ve şampanyayı severdin.." diyor, ikinci sahneyse Ali'nin öldüğü sahnedeki Murat'ın söyledikleri: Bu noktada şöyle bir durum var yalnız: Mizansen değil, Murat'ın dublaj sanatçısı bu etkiye sebep oluyor ses tonuyla..

neysse,, bu filmi kült yapan bizler değiliz, Avrupa/Amerikalılar: Lütfen boş yere sahiplenmeyin: Herkesin kültü kendine..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.