Stalker




Tarkovsky'nin '79 yapımı filmi Stalker, öncelikle başına gelen felaketle anılan bir film: Sansür yüzünden mi, yoksa bir kaza sonucu mu olduğu hala muallakta olan olay yüzünden filmin negatifleri yanınca, Tarkovsky (ve oyuncular..) filmi yeniden çekmek için bir araya gelirler: Gelmesine de filmin bütçesi oldukça küçülmüş bir hale gelince daha "minimal.." bir film izleriz-
"acaba nasıldı??" sorusuyla, malesef ki yanıtlanması imkansız bir şekilde duruyor oralarda bir yerde..

Ancak bu handikaba rağmen Stalker, olağanüstü görüntülere ve müziklere sahip: Daha açılış sahnesinde sizi kendine bağlayan (ve belki de şu an dinlediğiniz..) Eduard Artemyev'in olağanüstü tema müziği, filmde ne zaman girse, içinizde bir yerlere dokunmayı başarıyor.. Filmin finali de gördüğüm en etkileyici finallerden, öyle böyle değil..

Filmin hikayesiyse şöyle: Stalker, bir yazar ve bilim insanını Zone adı verilen "özel.." bir bölgeye götürmek için anlaşır: Zone'sa, hakkında çeşitli iddialar olan, içinde bulunan oda sayesinde girenlerin en gizli dileklerinin yerine geldiği bir yer: Yazar, ilhamını geri kazanmak için, profesörse Nobel ödülü almak için bu yolculuğa çıkarlar: Zorlu bir kovalamacadan sonra Zone'a vardıklarında Stalker'ın (Zone'un..) katı kuralları yüzünden zorlansalar da odanın eşiğine kadar gelirler..

Filmin inançla çok sıkı bir bağı var: Bunun izini isterseniz bilim-kurgu/fantezi evreninin kendisinde, isterseniz (Tarkovsky'nin filmleri düşünüldüğünde..) Hıristiyanlık kültüründe sürebilirsiniz: Ben ikisini de denemeye çalışacağım..
Bilim-kurgu/fantezi ya da herhangi bir kurmaca "evrende.." geçen eserlerde, öncelikle okuyucunun/izleyicinin bu evrenin kurallarını kabul etmesi beklenir: Atıyorum Matrix'te karakterler uzak mesafeleri yer çekimine meydan okuyarak kat edebilirken, Lord Of The Rings'te Tek Yüzük'ün kendi iradesi vardır, Sauron'u, Yüzük Tayfları'nı çağırır, bulunmak "ister..", Star Wars, çok uzun zaman önce uzak bir galakside geçerken, The Exorcist'te Şeytan/Pazuzu insanların vücutlarının yönetimini ele geçirebilir-
son örneğe birazdan geleceğim yine..

Evet, yaratılan bu evrenlere ve onların kurallarına inanmanız gerekir: İnanmazsanız o filmden herhangi bir keyif almanız mümkün hale gelmez: Stalker'daki Zone da böyle bir yer: Stalker, Zone'un tüm kurallarını kabul etmiş ve ona göre davranırken, profesör ve yazarsa şüphe içindeler: Oranın gerçek olup olmadığını "kanıtlamak.." isteyen profesör, gerçek olma ihtimaline karşı yanında orayı yok edecek bir bomba taşırken, yazar, nesnel bir sebeple değil, kendi kişiliği dolayısıyla şüpheye düşüyor-
bilinçaltından ziyade, "fıtrat.."la karşılanabilecek bir durum sözkonusu burada-
buna da geleceğim yine..

Bu noktada bir parantez açıp, bir karşılaştırma yapmak lazım: Üstte verdiğim birkaç örnekteki film, seyircisinden evreninin kurallarına inanmasını talep ederken, The Hitchhiker's Guide to the Galaxy'de Douglas Adams, tüm o absürtlüğü okuyucu/izleyicisinin gözüne sokarak, alışıldık okuyucu beklentileriyle ustaca oynarken, Tarkovsky yarattığı evrenin "gizemli.." kalmasını tercih ediyor: İşte bu noktada Stalker, Stalker-yazar/profesör karşılaşması, özdeşleşmesiyle seyirciyi de içine çekiyor.. Zone gerçek mi?? Yoksa uydurma mı?? Verilen cevap, filmin sizinle olan temel meselesi zaten..

Gelelim The Exorcist'e: O filmde "ateist anne.."'nin reddettiği metafizik olgulara inanmaya başlamasıyla, Stalker'daki evren arasında da bir bağlantı kurulabilir: Stalker, her ne kadar inanç eksikliği konusunda Exorcist kadar katı davranmasa da, inanmayanlara yönelik eleştirel bir tavır takındığı da ortada: İşte buradaki "inanç.." mevzuu son derece karışık çünkü doğrudan Zone'un neyin metaforu olduğu konusuna bağlı: Bu konuda öyle çok derine girmeden Hıristiyan kültürüne dair birkaç çıkarım yapmak gerekiyor: Filmin ilk yarılarında orta çağa dair birkaç tespit yapılıyor: Peşinden gelen Aydınlanma Çağı ve reform hareketi, her ne kadar orta çağ skolastizmini yok ettiyse, kilisenin de gücünü aynı oranda azalttı: Şimdiye geldiğimizde de durum pek değişmiş değil: İnanma ihtiyacı duymadan ömrünü tamamlayan çok insan var: Filmdeki karakterlerin de şüpheleri onları Zone'a inanmaktan alıkoyuyor.. Stalker'ın finale doğru söyledikleri de "inançsız.." toplum için bir ağıta dönüşüyor..

Filmdeki en gizil istek ve psikolojiye dair referanslar, Oklukirpi'nin kendini asmasına sebep olan olaylar zinciri vs.., odada istenilen şeyin bilinçaltından kaynaklandığını işaret ediyor gibi görünse de, aslında fıtratla, yani doğuştan gelen özelliklerle ilgili olduğuna dair okunmaya çok daha müsait-
ben öyle yapıyorum..

Çok etkili ve çok güzel bir "gizem.." Stalker..

4 yorum:

Adsız dedi ki...

film kadar yorumun da güzel olmuş. itiraz edecek nokta bulamadım. okur seçkisi ne oldu bu arada?

yucitek dedi ki...

teşekkürler..
mailler geldi, liste hazır, tarkovsky'den sonra ona başlayacağım..

Adsız dedi ki...

yuci dünden beri sna taktım sözlüğü kuruttum bloga geldm artık :) ve taktir ettiğim bir algı seviyesindesin. bir bayanda çok karşılaştığım bişe değildir benden daha geniş bir farkındalığa sahip olması.

Adsız dedi ki...

ee burada bildiklerimizden ayrı bir yorum yok ki?
bilgileri harmanlayıp yazmak yorum olmuyor maalesef yucitek.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.